Araştırma ve ödevleriniz için her türlü kaynağı ve dokümanı En Geniş Araştırma ve Ödev Sitesi: www.arsivbelge.com ile bulabilir ve İsterseniz siz de kendi belge ve çalışmalarınızı gönderebilirsiniz!
Her türlü ödev ve dokümanı
www.arsivbelge.com ile kolayca bulabilirsiniz!

Araştırmalarınız için Arama Yapın:


Araştırmalarınız için Arama Yapın:

  
                    

Sosyal Demokrasi Tarihi
www.arsivbelge.com
Sosyal Demokrasi Tarihi dokümanıyla ilgili bilgi için yazıyı inceleyebilirsiniz. Binlerce kaynak ve araştırmanın yer aldığı www.arsivbelge.com sitemizden ücretsiz yararlanabilirsiniz.
Sosyal Demokrasi Tarihi başlıklı doküman hakkında bilgi yazının devamında...
Ödev ve Araştırmalarınız için binlerce dokümanı www.arsivbelge.com sitesinde kolayca bulabilirsiniz.

Sosyal Demokrasi Tarihi

ing: Social Democracy, Fr: Social Demokratie, Alm: Sozialdemokratie)

Son bir buçuk asırda çeşitli anlamlar kazanmış bir terim. Marx ve Engels ilk yazılarında sosyal demokrasiyi "Demokrat veya Cumhuriyetçi Parti'nin sosyalizme az çok bulaşmış bir kesimi" olarak ele almış (Kominist Manifesto'nun 1888 Tarihli baskısına Engels'in notu IV kesim) ve aynı anlamda "demokratik sosyalistler"den söz etmişlerdi. Marx 18 Brumaire'de (III. kesim) 1848 devriminden sonra, Fransa'da burjuvazinin koalisyonuna karşı küçük burjuvalar ve işçiler arasında "Sosyal-demokrat Parti" denen koalisyonun oluşumunu tasvir etmişti. 1890'lara gelindiğinde ise -özellikle Almanya ve Avusturya'da - kendilerine "sosyal demokrat "diyen işçi sınıfı partileri oluşturulmuş ve Engels, bazı itirazlarına rağmen bu "kelimenin kabul edilebileceğini" söylemiştir.

 ( 1894 Volkstaat'daki yazılarına önsöz) Bu ismin seçilme sebebleri kuşkusuz bir ölçüde 1848 devrimleri ile bir sürekliliği vurgulamaktı, ama daha önemlisi bu partilerin siyasal demokrasi(evrensel oy hakkı ve yalnızca danışma organları olarak almayıp gerçek erklere sahip seçilmiş meclisler ) için yoğun mücadelelere girdiğini, nihahi hedeflerinin demokrasiyi toplumsal hayatın tümüne ve özellikle üretimin örgütlenmesine yaymak olduğu fikrini açığa vurmaktı. Bu anlamda sosyal demokrasi sınıf hakimiyetinin karşısına çıkartılıyor ve (Marx'ın ilk yazılarında "insanlığın kurtuluşu"diye adlandırdığı) işçi sınıfının toplumsal kurtuluşunun gerçekleşmesi olarak görülüyordu. Ama sosyal demokrat partiler, özellikle Almanya ve Avusturya'dakiler kitle partilerine dönüştükçe bazı sorunlarla yüz yüze geldiler.

(Przeworski 1980) Birinci olarak, sosyalizm mücadelelerini esas olarak, hatta yalnızca mevcut siyasal kurumlar üzerinde - yani ulusal, bölgesel ve yerel meclislerde sandalye çoğunluğu kazanmak konusunda yoğunlaştırmak veya aynı zamanda "parlemento dışı" kavgalara girişmek (ve ne ölçüde) arasında karar vermek zorundaydılar. Bu mesele yüzyılın ilk yıllarında Kautsky, Luxemburg, Hilfedring ve diğerlerinin taraf olduğu "siyasal kitle grevi" tartışmalarında ve işçi sınıfının mücadelesinde şiddetin rolü üzerindeki tartışmalarda en geniş biçimde ele alındı. Şiddet sorunu 1917'de Bolşeviklerin iktidarı ele geçirmesinden sonra ve özellikle faşizmin yükseliş döneminde iyice önem kazandı. Ama sosyal demokrat liderlerin çoğu Avusturya Partisinin (SPÖ) Linz Kongresinde(1926) Bauer tarafından "savunmaya yönelik şiddet" deyimiyle özetlenen kitle grevi ve silahlı ayaklanmaya ancak burjuvazinin şiddeti karşısında nihai bir önlem olarak başvurulmasını öngören görüşü benimsediler. Sosyal demokrat partilerin çabalarını parlementer temsili üzerinde yoğunlaştırması-Engels tarafından 1890'larda Bebel, Kautsky, Viktor Adler ve diğerlerine yazılan mektuplarda buna teşvik edilmişlerdi.- en açık biçimde Michels(1911) tarafından formüle edilen başka bir mesele doğurdu. Michels sosyal demokrat partiler yasal kitle partilerine evrildikçe lider ve yöneticilerinin gitgide burjuvalaşması ile birlikte bunlar ile üyeler ve taraftarlar arasında köklü bir ayırımın doğduğunu ve bu eğilimin kaçınılmaz olarak reformist politikalara yol açtığını ileri sürüyordu.

Sosyal demokrat siyasetin diğer iki özelliğinin de reformist eğilimleri teşvik ettiği eleştirmenlerce ileri sürüldü. Bunlardan biri demokratik sistemde mutlak çoğunluğu elde etmek için işçi sınıfının ötesinde diğer toplumsal gruplara da seslenmek (ve yerine göre diğer partilerle koalisyona girme) ihtiyacıydı. Bu ihtiyaç, bazı yorumlara göre orta sınıfların sayıca büyümesiyle birlikte gittikçe artıyor ve sosyalist hareketin nihai hedefleri üzerinde uzlaşmalar yapılamasını gerektirebiliyordu. ikinci bir önemli özellik de sosyal demokrat partilerin uğraşılarının çoğunu kapitalizm içinde kısmi reformlar elde etmeye ayırmaları ve böylesi bir çaba Kautsky, Avusturya Marxistleri ve diğerlerinin hep ileri süregeldiği gibi, uzun dönemde kapitalizmin dönüşümü ve sosyalizme geçiş hedefine ters düşmese de gündelik siyaset ve seçim kampanyalarında hep günü birlik reformlar üzerinde durulmasının bu hedefi pekala ikinci plana itebileceği idi. Mamafih 1914'e gelene kadar sosyal demokrat partiler kendilerini devrimci partiler olarak tanıtmaya devam ettiler ve böyle kabul edildiler. Birinci Dünya Savaşı sırasında liderlerinin çoğunun kendi milli hükümetlerine destek ve Rusya'da Bolşeviklerin zaferi bu partilerin Lenin, Leninist Komunist partiler ve Komunist Enternasyonal tarafından gerçek anlamda sosyalist olmayan, reformist partiler olarak karalanmaları sonucunu doğurdu. Bu karalama Almanya'da faşizmin yükseliş döneminde sosyal demokratların "sosyal faşistler" veya Stalin'in deyimiyle "faşizmin ılımlı kanadı" olarak tanımlanmalarıyla zirveye ulaştı.

1945'ten bu yana sosyal demokrasinin anlamı bazı yönlerden değişmeyi sürdürdü. Evvelce Marxist olan ve devrimci hedeflerini savunagelen bazı partiler - Alman partisinin (SPD) 1959 Bad Godesberg kongresinde yaptığı gibi-böylesi hedefleri açıkca terk ettiler ve özünde "kapitalizmin reformu" ve "karma ekonomi"den daha fazla bir şey hedeflemeyen politikalar benimseyerek işçi sınıfı partilerinden "halk partilerine" dönüştüler. Britanya'da ise bu yakınlarda özellikle sosyalist olmayan bir merkez partisi olarak yeni bir Sosyal Demokrat Parti kuruldu. öte taraftan Batı Avrupa Komünist partileri Batı Avrupa'da varolageldiği şekilde demokrasi ve temsil kurumlarının önemini vurgulayarak(Carillo 1977) proleterya diktatörlüğü terimini kullanmaktan vazgeçerek ve iktidarı ele geçirip işçi sınıfının yegane temsilcisi olarak yönetecek Leninist merkezi öncü parti anlayışını değişik ölçülerde eleştirerek eski anlamıyla sosyal demokrasi ile yeniden bir yakınlaşmaya yöneldiler.

19. Yüzyılın sonlarındaki anlamıyla sosyal demokrasinin iki yönü özellikle dikkate değerdir. Birisi bütün kapitalist ülkeler komünist partileri ve hala daha da çok uzlaşmaz bir şekilde devrimci hedeflerinden vazgeçmeme iddiasındaki diğer gruplar işçi sınıfının küçük bir azınlığı dışında siyasal desteğini kazanamaz ve zaman zaman sendikalarda etkili olmalarına rağmen çoğu kez bu azınlık partilerin siyasal sekter düzeyini aşmalarına yetmezken, sosyal demokrat partiler işçi sınıfının siyasal örgütlenmesinin başlıca ve önemli-ve önemli reformların elde edilmesi anlamında en başarılı-biçimleri olmuşlardır.

20 yüzyıl sonlarında kapitalist toplumlardaki gelişme eğilimi sosyal demokrat politikanın bu üstünlüğünü daha da pekiştirme yönündedir ve bugün Marx ve Engels'in zamanında olduğundan daha az kesin görünen sosyalizme yönelim en azından kapitalizm, katastrofik krizleri ve savaşları engelleyebildiği sürece seçim başarıları ve adım adım reformlar yoluyla gerçekleşebilir görünmektedir. sosyal demokrasinin ikinci önemli özelliği de, bir siyasal sistem olarak demokrasinin değerini doktrinde ısrarla vurgulamasıdır. Bizzat Engels son yıllarında sosyal demokrat liderlere yazdığı mektuplarında bu yaklaşımı desteklemiş ve 29 Haziran 1891 tarihinde Kautsky'ye mektubunda, SPD'nin Erfurt programı üzerine yaptığı yorumlarda şöyle demiştir: " Kesin olan bir şey varsa, o da Partimizin ve işçi sınıfının iktidara yalnızca demokratik cumhuriyet biçimi içinde gelebileceğidir. Hatta proleterya diktatörlüğünün özgül formülü budur". Gene de sosyal demokrasi ismi üzerine yaptığı yukarıda zikredilen yorumda (Volkstaat Önsöz 1894), komünizmin nihai hedefinin devleti ortadan kaldırmak olduğunu ve demokrasinin de nihayet bir devlet biçimi olduğunu söylemiştir. Engels'in çeşitli ifadelerinde bir ölçüde muğlaklık olduğuna kuşku yoktur, ancak İkinci Enternasyonal'in Marxistleri söz konusu olduğu sürece yalnızca işçi sınıfının iktidara geleceği süreç olarak değil, sosyalist toplumun esası olarak da demokrasiye açık ve sık sık belirtilen bir bağlılık görülmekteydi. Bu değişik şekillerde, Luxemburg, Kautsky ve Avusturya Marxistleri gibi farklı marxistlerin genel yaklaşımları ve tek tek yazılarında açıkca görülmekteydi. Bu sonuncular seçim yolunu belki de bütün gruplardan daha kesin biçimde seçmiş ve seçmenlerin çoğunluğunun açık desteği olmaksızın iktidarı düşünmeyi bile reddetmişlerdi. Almanya'da faşizm tehlikesi karşısında Thalmann ve komünist partisinin diğer liderleri burjuva demokrasisi ve faşist diktatörlük arasında özde fark olmadığını ilan ederken, Weimar demokrasinin savunulmasını esas hedef olarak almıştı.

1917'den bu yana işçi sınıfı hareketi ve Marxist düşünce sosyal demokrasi ve komünizm( yani leninizm, bolşevizm) olarak bölünmüştür. Sosyal demokratlar bu ayırımı demokratik sosyalizm ile otoriter veya totaliter sosyalizm arasındaki ayırım olarak görmekteler. Gerçi son yıllarda Avrupa komünist hareketinin gelişmesi ile bu görüş farklılığı bir ölçüde yumuşamıştır, ama bunun nereye kadar gideceği zamanla belli olacaktır. Günümüzde sosyal demokrasi iki ana sorunla karşı karşıyadır. Bir sorun, hükümet kurma anlamında iktidara gelmenin mümkün olup olmadığı değil-zira Avrupa'daki sosyal demokrat partiler kısa veya uzun süre iktidarda kalmıştır-fakat iktidara geldikten sonra toplumun gerçek anlamda sosyalist dönüşümünü gerçekleştirip gerçekleştiremeyeceği ve hatta seçmenlerinin aslında bunu isteyip istemeyeceğidir. Diğer sorun ise, demokratik sosyalist toplumun fiili kurumlarına ilişkindir.- ekonomi, siyasal sistem, eğitim, kültür hayatı vb. nasıl örgütlenmelidir veya nasıl gelişebilir? - ve bu, mevcut sosyalist ülkeleri içeriden değiştirmeye çalışanlar da dahil, Marxistler arasında hala yoğun tartışmalara konu olmaktadır. TBB/ÜA / Marxist Düşünce Sözlüğü-İletişim Yayınları Birinci Baskı 1993 sayfa 508


Ekleyen:Ümit SERT
Kaynak:(Alıntıdır)
Aradığınız Dokümanı Bulamadıysanız, Farklı Araştırmalar Yapmak İstiyorsanız Site İçi Arama Yapabilirsiniz!

Ödev ve Araştırmalarınız için www.arsivbelge.com Sitesinde Kaynak Arayın:

Ödev ve Araştırmalarınız için Arama Yapın:
     Benzer Dokümanları İnceleyin
Türkiyenin Tarihi ve Doğal Güzellikleri(5635)

19. yy Osmanlı Devleti Siyasi Sosyal Ekonomik Durumu(5425)

Sosyal Yardım Kurumları ve Kuruluşları(5409)

SOSYAL BELEDİYECİLİK(5388)

Orta Asya ( İslamiyet Öncesi ) Türk Tarihi ilkler - enler(5387)

          Tanıtım Yazıları
      
Türkçe İtalyanca ve Almanca Cümle Çevirisi İçin Birimçevir Sitesi

Esenyurt, Beylikdüzü ve Kartal Bölgelerinde Satılık Daire İlanları

Belge Çevirisi

Siz de Tanıtım Yazısı Yayınlamak İçin Tıklayın

Diğer Dökümanlarımızı görmek için: www.arsivbelge.com tıklayın.          

Siz de Yorum Yapmak İstiyorsanız Sayfanın Altındaki Formu Kullanarak Yorum Yazabilirsiniz!

Yorum Yaz          
Öncelikle Yandaki İşlemin Sonucunu Yazın: İşlemin Sonucunu Kutucuğa Yazınız!
Ad Soyad:
          
Yorumunuz site yönetimi tarafından onaylandıktan sonra yayınlanacaktır!