Araştırma ve ödevleriniz için her türlü kaynağı ve dokümanı En Geniş Araştırma ve Ödev Sitesi: www.arsivbelge.com ile bulabilir ve İsterseniz siz de kendi belge ve çalışmalarınızı gönderebilirsiniz!
Her türlü ödev ve dokümanı
www.arsivbelge.com ile kolayca bulabilirsiniz!

Araştırmalarınız için Arama Yapın:


Araştırmalarınız için Arama Yapın:

  
                    

Hıristiyanların Katoliklerden Farkları
www.arsivbelge.com
Hıristiyanların Katoliklerden Farkları dokümanıyla ilgili bilgi için yazıyı inceleyebilirsiniz. Binlerce kaynak ve araştırmanın yer aldığı www.arsivbelge.com sitemizden ücretsiz yararlanabilirsiniz.
Hıristiyanların Katoliklerden Farkları başlıklı doküman hakkında bilgi yazının devamında...
Ödev ve Araştırmalarınız için binlerce dokümanı www.arsivbelge.com sitesinde kolayca bulabilirsiniz.

Hıristiyanların Katoliklerden Farkları

Hıristiyanları Katoliklerden Ayıran On Sebep

Katolikler gerçekten de Hıristiyan mı? Katolik teolojisi Kutsal Yazılarla uyuşuyor mu? Katolik doktrini, Kutsal Yazılar’a göre tutarlı bir öğreti değildir. İşte, bu sebeple Kutsal Kitap’la uyuşmaz. Bu çalışmamızda Katolik öğretisiyle Kutsal Kitap öğretisi arasındaki on farka değinerek aradaki uçurumu göstereceğim. Eğer Katoliklik Kutsal Kitap’tan değilse, o zaman gerçek Hıristiyanlığı da temsil edemez.
15 Ağustos 2000 yılında Türkiye Episkoposlar Konferansı adına, Mgr. Louis Pelatre tarafından onaylanan ve Dominik Pamir’in Fransızca’dan Türkçe’ye “Katolik Kilisesi’nin Din ve Ahlak İlkeleri” olarak çevirmiş olduğu Katolik Kateşizmi’nden alıntılar yapacağım. Aynı zamanda, Roma Katolik Kilisesi’nin resmi öğretileri olarak kabul edilen bu kitabı Kutsal Kitap öğretileriyle karşılaştıracağım. Ayrıca Fransızca’dan Türkçe’ye çevrilmiş olan bu çevirideki bir çok ayrıntı, aynı çevirinin 1994’te ABD basılmış olan İngilizce Katolik Kateşizmi’yle uyuşmamaktadır.

1. Meryem:Ortak-Arabulucu ve Göklerin Kraliçesi

Katolik Görüşü:
“Onun içindir ki, Meryem Ana’ya (kutsal Bakire) Kilise’de avukat, yardımcı, yardıma koşan, arabuluculuk yapan diyorlar.”

“Tanrı tarafından ilk günahın (orijinal günah) her türlü zararından muaf tutulan lekesiz Bakire, yeryüzündeki yaşamını tamamladıktan sonra, günahı ve ölümü yenen Rablerin Rabbi Oğluna daha uygun olabilmek için ruhu ve bedeniyle göğe çıkarıldı, Rab tarafından evrenin Kraliçesi olarak yüceltildi.”
Kutsal Kitap Görüşü:

Avukat-Savunucu
“Kim suçlu çıkaracak? Ölmüş, üstelik dirilmiş olan Mesih İsa, Tanrı'nın sağındadır ve bizim için aracılık(savunuculuk) etmektedir.” (Romalılar 8:34; ayrıca İbraniler 7:25)

“Yavrularım, bunları size günah işlemeyesiniz diye yazıyorum. Ama içimizden biri günah işlerse, adil olan İsa Mesih bizi Baba'nın önünde savunur.” 1 Yuhanna 2:1
Aracı
“Çünkü tek Tanrı ve Tanrı'yla insanlar arasında tek aracı vardır. O da insan olan ve kendisini herkes için fidye olarak sunmuş bulunan Mesih İsa'dır.” 1 Timoteus 2:5
“Bu nedenle, çağrılmış olanların vaat edilen sonsuz mirası almaları için Mesih yeni antlaşmanın aracısı oldu. Kendisi onları ilk antlaşma zamanında işledikleri suçlardan kurtarmak için fidye olarak öldü.”  İbraniler 9:15
Yardımcı
“İşte Tanrı benim yardımcımdır, Tek desteğim Rab'dir.”  Mezmur 54:4

“Ben de Baba'dan dileyeceğim. O sonsuza dek sizinle birlikte olsun diye size başka bir Yardımcı, Gerçeğin Ruhu'nu verecek. Çünkü O aranızda yaşıyor ve içinizde olacaktır.” Yuhanna 14:16-17

Göklerin Kraliçesi
“Çocuklar odun topluyor, babalar ateş yakıyor, kadınlar Gök Kraliçesi'ne[i] pide pişirmek için hamur yoğuruyor. Beni öfkelendirmek için başka ilahlara dökmelik sunular sunuyorlar.” Yeremya 7:18
“Tersine, yapacağımızı söylediğimiz her şeyi kesinlikle yapacağız: Gök Kraliçesi'ne[ii] buhur yakacak, atalarımızın, krallarımızın, önderlerimizin ve kendimizin Yahuda kentlerinde, Yeruşalim sokaklarında yaptığımız gibi ona dökmelik sunular dökeceğiz. O zamanlar bol yiyeceğimiz vardı, her işimiz yolundaydı, sıkıntı çekmiyorduk.” Yeremya 44:17

Gözlemler:
Katolikler’in Meryem’e vermiş oldukları bazı ünvanlar sadece ve yalnızca Tanrı’ya aittir. Kutsal Kitap insanlar için sadece ve yalnızca tek aracı olduğunu söylüyor. Bu aracı da Mesih İsadır(Solus Christus). Kutsal Kitap’taki bu gerçeklere rağmen, Romalı Katolikler ikinci bir kişiyi aracılık görevine yükselterek Kutsal Yazılar’ı yalanlamış ve aksini söylemiş oluyorlar.

Katolikler, İsa Mesih’in annesine putperestlerin tanrıçası olan “Göklerin Kraliçesi” ünvanını veriyorlar.  Tanrı, “Göklerin Kraliçesi” ünvanından tiksiniyor, çünkü Tanrı’nın yanında oturan ve O’nunla birlikte evrene hükmeden bir kraliçe söz konusu bile değil. İsa Mesih tektir. “Çünkü Kuzu, rablerin Rabbi, kralların Kralı'dır.” (Vahiy 17:14, 19:16).

Katolikler’in Meryem’e gösterdikleri ilahi saygı Kutsal Yazılar’a hem yabancıdır, hem de bu davranış biçimi Kutsal Yazılar tarafından lanetlenmiştir. Rabbimiz İsa Mesih’in, annesi Meryem’le ilgili özel yorumlara veya durumlara vermiş olduğu cevaba bakınız:

“İsa'nın annesiyle kardeşleri O'na geldiler, ama kalabalıktan ötürü kendisine yaklaşamadılar. İsa'ya, “Annenle kardeşlerin dışarıda duruyor, seni görmek istiyorlar” diye haber verildi. İsa haberi getirenlere şöyle karşılık verdi: “Annemle kardeşlerim, Tanrı'nın sözünü duyup yerine getirenlerdir.” (Luka 8:19-21)

İsa bu sözleri söylerken kalabalığın içinden bir kadın O'na, “Ne mutlu seni taşımış olan rahme, emzirmiş olan memelere!” diye seslendi. İsa, “Daha doğrusu, ne mutlu Tanrı'nın sözünü dinleyip uygulayanlara!” dedi.(Luka 11:27-28)
2. Meryem’in Tamamen Günahsız Doğması ve Bedensel Olarak Göğe Alınması

Katolik Görüşü:

“…Tanrı’nın lütfu sayesinde Meryem ömrü boyunca her türlü kişisel günahtan uzak kaldı.”
“Tanrı Havva’nın soyundan gelen Bakire Meryem’i Oğlu’nun annesi olarak seçti. O “Lütufla dolu”dur, “Kurtarıcılığın en kusursuz meyvesidir”: Döllenmiş olduğu andan itibaren ilk günahın lekesinden muaf tutulmuş ve ömrü boyunca kişisel bir günah işlememiştir.”

“…Lekesiz Bakire…Oğluna daha uygun olabilmek için ruhu ve bedeniyle göğe çıkarıldı, Rab tarafından evrenin Kraliçesi olarak yüceltildi.”

Kutsal Kitap Görüşü:

“Çünkü herkes günah işledi ve Tanrı'nın yüceliğinden yoksun kaldı.” Romalılar 3:23
“Yazılmış olduğu gibi: “Doğru kimse yok, tek kişi bile yok.” Romalılar 3:10

“Her yaşayan can benimdir. Babanın canı da, çocuğun canı da benimdir. Ölecek olan, günah işleyen candır.” Hezekiel 18:4

(Meryem Konuşuyor): “...Ruhum, Kurtarıcım Tanrı sayesinde sevinçle coşar..” Luka 1:47

Not: Meryem günahsız olsaydı, bir kurtarıcıya ihtiyacı olmazdı.

Gözlemler:

Vatikan, Meryem’in günahsız bir şekilde doğmuş olduğu reklamını yapıyor. Meryem’in günahsız olarak doğduğunu ve günahsız olarak yaşadığını iddia ediyorlar. Meryem günahsız olarak yaşadığından, bedensel olarak da ölemeyeceğini ileri sürüp, Meryem’in bedensel ve ruhsal olarak göklere alındığını söylüyorlar.

Fakat Kutsal Kitap çok açık bir şekilde bu öğretiyi reddediyor ve Rab İsa Mesih’ten başka hiç kimsenin günahsız olarak doğmadığını söylüyor. Aynı zamanda, Kutsal Kitap günahkarların ölmek zorunda olduğunu söylüyor. Günahkarlar ölmek zorundadırlar ve bu durum Meryem için de geçerlidir. O halde Meryem’in bedensel ve ruhsal olarak ölmemiş olduğunu ve göğe alınmış olduğunu söylemek yanlıştır ve putperestliktir.

Bazı Katolik teologlar, herkesin tamamen günahkar olmadıklarını kanıtlayabilmek için ilginç açıklamalarda bulunuyorlar. Herkesin günahkar olduğunu, fakat yine de bu duruma bazı istisnaların olduğunu ileri sürerek ölü doğmuş ve kürtaj edilmiş bebekleri bu duruma örnek olarak gösteriyorlar. Ölü olarak doğmuş veya kürtajla öldürülmüş olan bebeklerin günahsızlığını iddia ederek Meryem hakkında ileri sürdükleri günahsızlık (istisna olarak) iddiasını savunmaya çalışıyorlar.

Ne yazık ki, Kutsal Kitap hiçbir istisnaya yer vermiyor. “Mesih’in dışında herkes günahlıdır” ifadesi herkesi kapsamaktadır. Bu kavram, ölü olarak doğmuş veya kürtajla öldürülmüş olan bebekleri de kapsar.

“Nitekim suç içinde doğdum ben, Günah içinde annem bana hamile kaldı.” Mezmur 51:5

Bebekler günah içerisinde doğmuşlardır ve bilinçli bir şekilde itaatsizlik edene kadar bu günahtan sorumlu tutulmazlar. Ama herkes orijinal günahtan dolayı yargılanacaktır. Bebekken ölmüş olanlar bile günahlı benliklerinden dolayı yargılanacaklar. Zaten ölmüş olmaları bile günahlı olduklarını gösterir, çünkü günahın ücreti ölümdür. Mezmur 51:5 herkesin günahkar bir doğayla doğmuş olduğunu gösteriyor. İşte bu nedenle doğruluk yerine günahı seçmemiz doğaldır. Bu öğretiye orijinal günah öğretisi diyoruz. Herkes Adem’in günahından dolayı günahkar sayılmıştır (Romalılar 5:12). Katolik Kilisesi de bebeklerin günahkar bir doğayla doğmuş olduklarını öğretir. İşte bu nedenle, temizlenebilmeleri için vaftiz olmaları gerektiğini öğretir. (Bkz. Katolik Kilisesi’nin Din ve Ahlak İlkeleri, Vaftiz Maddesi)

Meryem’in günahsızlığını açıklamaya çalışan başka bir Katolik yaklaşımı da Luka 1:28’i ve Luka 1:48’i kullanmaya çalışır:

“Ve melek içeri girerek, ona şöyle dedi: Selam, Lütufla Dolu Olan, Rab seninledir: sen kadınlar arasında en bereketli olansın... Ve yüksek bir sesle yakararak şöyle dedi: Kadınlar arasında en bereketli olan sensin ve senin rahmindeki meyve bereketlidir.” Douay-Reims Çevirisi (Katolik öğretisine uyarlanmış İncil çevirisi).

“Lütufla dolu” kavramı, Grekçe “kekaritomene” kelimesinden gelir. Bu kelimenin kökeni “lütfedilen”, “lütfa eren” anlamına gelen “karito” kelimesidir. Katolikler’in çevirisine göre Meryem’in lütufla dolu olması, Meryem’in günahsızlığının göstergesidir. Aynı şekilde, “bereketli” olarak çevrilen “eulogeo” kelimesi hem Meryem için, hem de Mesih için kullanıldığından, Katolikler Meryem’in günahsızlığını ileri sürerler.  Meryem’i, günahsız olan oğlu İsa Mesih’e denk tuttuklarından Meryem’i günahsız saymaktadırlar.

Eğer bu iddialar doğruysa, tüm Hıristiyanlar da günahsızdır, çünkü onlar da lütufla dolu olarak bereketlenmiştir:

“Öyle ki, sevgili Oğlu'nda bize bağışladığı yüce lütfu övülsün.” Efesliler 1:6

“O zaman Kral, sağındaki kişilere, ‘Sizler, Babam'ın kutsadıkları (bereketledikleri- eulogeo), gelin!' diyecek. ‘Dünya kurulduğundan beri sizin için hazırlanmış olan egemenliği miras alın!” Matta 25:34

Meryem’in günahsız doğumuyla ilgili Kutsal Kitap’tan bir destek bulmak kesinlikle olanaksızdır.

Katolikler, Meryem’in ölmeden bedensel olarak göğe alınmış olduğunu savunmak için Vahiy 12:1-6’yı kanıt olarak göstermektedirler:

“Gökte olağanüstü bir belirti, güneşe sarınmış bir kadın göründü. Ay ayaklarının altındaydı, başında on iki yıldızdan oluşan bir taç vardı. Kadın gebeydi. Doğum sancıları içinde kıvranıyor, feryat ediyordu. Ardından gökte başka bir belirti göründü: Yedi başlı, on boynuzlu, kızıl renkli büyük bir ejderhaydı bu. Yedi başında yedi taç vardı. Kuyruğuyla gökteki yıldızların üçte birini sürükleyip yeryüzüne attı. Sonra doğum yapmak üzere olan kadının önünde durdu; kadın doğurur doğurmaz ejderha çocuğu yutacaktı. Kadın bir oğul, bütün ulusları demir çomakla güdecek bir erkek çocuk doğurdu. Çocuk hemen alınıp Tanrı'ya, Tanrı'nın tahtına götürüldü. Kadınsa çöle kaçtı. Orada bin iki yüz altmış gün beslenmesi için Tanrı tarafından hazırlanmış bir yeri vardı.”

Buradaki çocuğun Mesih olduğu açık gibi görünüyor (Vahiy 19:15; Mezmur 2:9). Bu gerçekten yola çıkan Katolikler, kendi doktrinlerini desteklemek için, burada göksel görkemle giyinmiş kadının Meryem olduğu sonucuna varıyorlar.

Buradaki ayetleri dikkatlice incelediğimizde, Katolikleri’nin yorumunun yanlış olduğunu görüyoruz. Ne yazık ki, yaptıkları yorum Kutsal Yazılar temel alınarak değil, Katolik gelenekleri ve bu geleneklerden ortaya çıkan ön yargılar temel alınarak yapılmıştır. Bu ayetleri dikkatli bir şekilde incelediğimizde Kutsal Yazılar’ın buradaki kadının Meryem olduğu fikrini çürüttüğünü görüyoruz. Kutsal Kitap’a göre bu ayetlerde bahsedilen kadın İsraildir:

“Yusuf bir düş daha görüp kardeşlerine anlattı. “Dinleyin, bir düş daha gördüm” dedi, “Güneş, ay ve on bir yıldız önümde eğildiler.” Yusuf babasıyla kardeşlerine bu düşü anlatınca, babası onu azarladı: “Ne biçim düş bu?” dedi, “Ben, annen, kardeşlerin gelip önünde yere mi eğileceğiz yani?” Yaratılış 37:9-10

(Not: Yusuf’un on iki değil de, on bir yıldız görmüş olmasının sebebi on ikinci yıldızın kendisi olduğundan dolayıdır. On bir yıldız, on ikinci yıldız olan Yusuf’un önünde eğildiler.)

“Doğum vakti yaklaşan gebe kadın Çektiği sancıdan ötürü nasıl kıvranır, feryat ederse, Senin önünde biz de öyle olduk, ya RAB. Gebe kaldık, kıvrandık, Rüzgardan başka bir şey doğurmadık sanki. Ne dünyaya kurtuluş sağlayabildik, Ne de dünyada yaşayanları yaşama kavuşturabildik.”  Yeşaya 26:17-18 (bkz. Hoşea 2:1-23)

Kadının İsrail olduğunu kanıtlamak için son olarak Vahiy 12:6’ya bakalım:

“Kadınsa çöle kaçtı. Orada bin iki yüz altmış gün beslenmesi için Tanrı tarafından hazırlanmış bir yeri vardı.”

Rabbimiz İsa Mesih’in Yahudi izleyicilerine söylemiş olduğu şu sözlere dikkat edelim ve bu sözleri yukarıdaki sözlerle karşılaştıralım:

“Peygamber Daniel’in sözünü ettiği yıkıcı iğrenç şeyin kutsal yerde dikildiğini gördüğünüz zaman -okuyan anlasın- Yahudiye’de bulunanlar dağlara kaçsın.” Matta 24:15-16

Bu ayetlerden de anladığımız gibi, Meryem hiçbir zaman Şeytan’dan kaçarak çöle, dağlara sığınmamıştır (orijinal metinde Şeytan’dan “Ejderha” diye bahsedilmektedir). Son zamanlarda Mesih karşıtı gelip zulümlere başladığında Yahudiler’in başına gelecek olan budur (Sadece ve yalnızca Kutsal Yazılar’a önem veren anlasın!-okuyan anlasın-).

(Not: Bazıları bu ayeti Roma Ordusu’nun İ.S. 70 yılında Yeruşalim’e gelip Tapınağı yıkması olarak görüyor; Yahudilikten Hıristiyanlığa geçmiş olan birçok kişi Galile Denizi’nin yakınlarındaki küçük bir kasaba olan Pella’ya kaçmışlardır.)

Ayrıca, The New Catholic Encyclopedia (Yeni Katolik Ansiklopedisi- Basım: 1967, Cilt 7, Sayfa: 378-281) adlı Katolik ansiklopedisi, yapmış olduğu açıklamalarla Meryem’in günahsız doğmuş olduğu öğretisinin Kutsal Yazılar’a dayanmadığını itiraf ediyor:

“...Meryem’in günahsız doğumu Kutsal Yazılar’da öğretilmemektedir… İlk Kilise Babaları Meryem’in her Hıristiyan gibi kutsal olduğuna inanıyorlardı, ama Meryem’i günahsız saymıyorlardı… Bu inancın tam olarak ne zaman ortaya çıkmış olduğu hakkında tam bir tarih vermek mümkün değil, fakat Meryem’in günahsızlığı inancı 8. ve 9. yüzyılda öğretilmeye ve savunulmaya başlanmıştır… [1854’te Papa 9. Pius bu doktrini tanımlamıştır] ‘En Bereketli Bakire Meryem anne rahminde döllendiği andan itibaren orijinal günahın lekesinden korunmuş ve günahtan etkilenmemiştir.’”

Oxford Üniversitesi’nde kilise tarihi profesörü olan J.N.D. Kelly’ye göre Ireneaus, Tertulyan ve Origen gibi Kilise Babaları Meryem’in günah işlediğine ve hatta Mesih’ten şüphe bile duymuş olduğuna inanmışlardır. (Early Christian Doctrines, İlk Hıristiyan Doktrinleri, sayfa 493)

Ünlü Katolik teologlarından Ludwig Ott bile şu itirafta bulunuyor: “Kilise’nin ne Grek Babaları, ne de Latin Babaları Meryem’in “Günahsız Olarak Doğmuş” olduğu öğretisini benimser. Hatta bu öğretiye karşı çıkmışlardır. Onlara göre Meryem herkes gibi günahlıydı.” (Ludwig Ott, Fundamentals of Catholic Dogma,- Katolik Öğretisinin Temelleri- Basım:1960, sayfa 201)

Meryem’in “Günahsız Olarak Doğmuş” olduğu öğretisine karşı çıkan kilise babalarının listesi oldukça kabarıktır: Agustin, Chrysostom, Eusebius, Ambrose, Anselm, Thomas Aquinas, Bonaventure, Kardinal Cajetan ve Papa Büyük Gregory ve Papa 3. Innocent. (Papalar arasında görüş ayrılığına dikkat edin!).

Ludwig Ott ayrıca şu konunun altını da çiziyor: “Meryem’in ölmeden bedensel olarak göğe alınmış olduğu fikri ilk olarak beşinci/altıncı yüzyıllarda yazılmış olan “Transitus Söylevleri’nde” ortaya atılmıştır. Gerçek olduğu şüpheli, hatta uydurmalarla dolu bir yazı olma ihtimali olan bu söylevler, o zamanlarda imanlılara teşvik olmak maksadıyla yazılmıştır. Bu söylevlerin amacı, gerçekleri anlatmak değil, imanı güçlendirmek olduğundan bir çok efsanevi konudan sanki gerçekmiş gibi söz etmektedir.” (Ludwig Ott, Fundamentals of Catholic Dogma,- Katolik Öğretisinin Temelleri- Basım:1960, sayfa 209-210)

Bu “Transitus Söylevleri”(transitus narrative) Anadolu’nun Dede Korkut hikayelerine ve Ergenekon Destanı’na benzemektedir. Transitus söylevleri ortaya çıktığı sıralarda Roma’nın Papası olan Gelasius bu söylevleri lanetlemiştir!

Katolik ilahiyatçı Ludwig Ott’a göre, her Katolik ilahiyatçı Meryem’in ölmeden göğe alınmış olduğuna inanmaz ve Meryem’in de diğer ölümlüler gibi “geçici olarak öldüğünü” ileri sürerler. (Ludwig Ott, Fundamentals of Catholic Dogma,- Katolik Öğretisinin Temelleri- 1960, sayfa.207) 

Aslında, Meryem’in ölmeden bedensel olarak göğe alınmış olduğu doktrini 1950 yılında Papa XII. Pius tarafından resmen Roma Katolik Kilisesi’nin öğretisi olarak kabul edilmiştir. Bu öğreti 1950’de önce resmi Katolik öğretisi değildi. Mesih’ten sonra neredeyse yirmi yüzyıl geçtikten sonra böyle bir karar almayı gerekli görmüşlerdir!
3- Daimi Bakire

İsa Mesih’in doğumundan sonra Meryem’in bakire olarak kaldığı doktrini Kutsal Kitap’ta öğretilmemektedir. Matta 1:25’te şunu okuyoruz: “Ama oğlunu doğuruncaya dek Yusuf ona dokunmadı. Doğan çocuğun adını İsa koydu.”

Burada kullanılan “dek, kadar” kelimesi için kullanılmış olan Grekçe kelime “eos ou” keşimesidir. “Eos ou” kelimesi burada kullanılan temel fiilin sona erdiğinin ve durumun değişip artık farklı bir durumun ortaya çıkmış olduğunun göstergesidir.

İncil’den iki örnek, bu durumu çok daha açık bir şekilde anlamamızı sağlayacaktır:

“Dağdan inerlerken İsa onlara, “İnsanoğlu ölümden dirilmeden (dirilene kadar-eos ou) gördüklerinizi kimseye söylemeyin” diye buyurdu.” Matta 17:9

Rab, görünümünün değişmiş olduğunu kimseye anlatmamaları konusunda Petrus’u, Yakup’u ve Yuhanna’yı uyarmıştı(ayet 1-8). Fakat, Mesih dirilip göğe alındıktan sonra, kime isterlerse söyleyebilirlerdi. (bkz. 2 Petrus 1:16-18).

“Ben de Babam'ın vaat ettiğini size göndereceğim. Ama siz, yücelerden gelecek güçle kuşanıncaya dek(eos ou) kentte kalın.” Luka 24:49

Tanrı’nın vaat etmiş olduğu Kutsal Ruh’u aldıktan sonra İsa’nın öğrencileri kentte kalmamışlardı. Bundan sonra İsa’nın kendilerine buyurduğu gibi Yeruşalimden, Yahudiye’ye, Samiriye’ye ve dünyanın dört bir bucağına kadar gidip İsa Mesih’in Kurtuluş Müjdesini anlatmışlardır. (bkz. Elçilerin İşleri 1:8)

Doğal olarak eos ou kelimesi, durumun sonunda değişeceği ve aynı kalmayacağı anlamına geliyor.

İşte, Matta 1:25’te Meryem bakire olarak doğum yaptıktan sonra, Yusuf’un Meryem ile cinsel olarak birlikte olduğu açıklanmaktadır.

Luka 2:6’daki açıklamaya göre Meryem’in ilk oğlu İsa’ydı. Meryem Beytlehem’e vadıktan sonra ilk oğlunu dünyaya getiriyor: “Onlar oradayken, Meryem'in doğurma vakti geldi ve ilk oğlunu doğurdu.” Eğer Meryem’in tek oğlu olmuş olsaydı, o zaman Luka 2:6 “tek oğlunu doğurdu” derdi. Demek ki, Meryem’in İsa’dan sonra doğurduğu başka çocukları da vardı.

Aslında Kutsal kitap İsa’nın kardeşlerinin olduğunu da söylüyor:

“Marangozun oğlu değil mi bu? Annesinin adı Meryem değil mi? Yakup, Yusuf, Simun ve Yahuda O'nun kardeşleri[Grekçe: adelfoi] değil mi? Kızkardeşlerinin[Grekçe: adelfai]  hepsi aramızda yaşamıyor mu? O halde O'nun bütün bu yaptıkları nereden geliyor?” Matta 13:55-56

“Bundan sonra İsa, annesi, kardeşleri ve öğrencileri Kefarnahum'a gidip orada birkaç gün kaldılar.” Yuhanna 2:12

“Bu nedenle İsa'nın kardeşleri O'na, “Buradan ayrıl, Yahudiye'ye git” dediler, “Öğrencilerin de yaptığın işleri görsünler… Kardeşleri bile O'na iman etmiyorlardı… Ne var ki, kardeşleri bayramı kutlamaya gidince, kendisi de gitti. Ancak açıktan açığa değil, gizlice gitti.” Yuhanna 7:3,5,10

“Öbür elçiler gibi, Rab'bin kardeşleri ve Kefas gibi, yanımızda imanlı bir eş gezdirmeye hakkımız yok mu?” 1.Korintliler 9:5

“Öbür elçilerden hiçbirini görmedim, yalnız Rab İsa'nın kardeşi Yakup'u gördüm.” Galatyalılar 1:19

Bazı Katolik ilahiyatçıları bu ayetlerle ne yapabileceklerini bilemediklerinden bu ayetlerde bahsedilen “erkek kardeş”, “kız kardeş” gibi kelimeleri “akraba” şeklinde açıklamaya yeltenmişlerdir. “Bu kişiler İsa’nın kuzenleridir” diyorlardı. Bazı Katolik ilahiyatçıları halâ bu yorumu savunmaktadır. Fakat, Katolikler’in saygı duyduğu “The New Catholic Encyclopedia” (Yeni Katolik Ansiklopedisi), Grekçe adelfoi ve adelfai kelimelerinin anlamını şöyle açıklıyor: “Grekçe orijinalinde adelfoi ve adelfai aynı kandan gelen erkek ve kız kardeşler anlamına gelir. Grekçe konuşulan dünyada yaşayan kişilerin İncil’de kaleme aldıkları bu kelimeler Grekçe bilenlerin anlayacağı bir dilde aynı anneden gelen kardeşliği anlatmışlardır. İ.S. 4. yüzyılın sonlarına doğru (İ.S. 380)  Helvidius, bugün elimizde bulunmayan bir eserinde Meryem’i çok çocuklu bir anne olarak ve diğer çok çocuklu annelere örnek olması için annelerin annesi olarak göstermiştir. Aziz Jerome, Meryem’in daimi bekarlığıyla ilgili Kilise’nin geleneksel inancından yola çıkarak Helvidius’a karşı bir yazı yazıp (İ.S. 380) bu görüşün halâ Katolikler arasında rağbet gördüğünü söylemiştir.” (Cilt. IX, sayfa 337).

Eğer İncil yazarlarının bahsettikleri kişiler İsa Mesih’in “akrabaları” olmuş olsaydılar, o zaman Luka 21:16’da akraba anlamına gelen Grekçe suggenon kelimesi kullanılırdı.

Ünlü Yahudi tarihçi Flavius Josephus Mesih’in en azından bir erkek kardeşi olduğunu ve bu kardeşinin de herkes tarafından çok iyi tanındığını yazıyor:

“O (Ananus) yargıçlar konseyini toplayıp, Mesih olarak tanınan İsa’nın erkek kardeşi Yakup’u ve diğerlerini yargıçların önüne çıkarttı. Onları Yasa’yı çiğnemekle suçlayıp taşlanma cezası verdirtmek istedi. Fakat şehirdeki konsey çok açık görüşlü ve Yasa’yı çok iyi bilen kişilerden oluştuğundan Ananus’un hareketinden hoşlanmadılar ve Ananus böyle bir şeyi bir daha yapmasın diye onu krala şikayet ettiler.” (Antiquities-Eski Zamanlar-, Bölüm 20. sıralar 9-1, sayfa 200-20).

Ne yazık ki, geleneksel öğretilerine bağlılığı Kutsal Yazılar’ın üzerinde tutan Katolik düşünürleri, Meryem’in İsa’nın doğumundan sonra bakire olmadığına ve İsa’nın Meryem’den doğmuş kardeşlerinin bulunduğuna inanmamaktadırlar. Bu görüşlerini destekleyici hiçbir kanıtları olmamasına rağmen, görüşlerini duygusal bir şekilde açıklamaya devam edegelmektedirler. Vatikan’ın yetiştirdiği ilahiyatçıların bu konuda yapabildikleri tek savunma şudur:  İncil’de hiçbir yerde bu çocuklar için “Meryem’in çocuklarıdır” ifadesi veya “Meryem bu çocukların annesidir” ifadesi kullanılmamaktadır.  İşte bu yüzden, bu kişilerin İsa’nın kuzenleri olduğu veya Yusuf’un daha önceki evliliğinden olan çocukları oldukları sonucuna varmaktadırlar. Tabii ki, Yusuf’un daha önce evlendiği konusu hayali bir bir konudur ve aslı yoktur.

Eğer kullandıkları mantık buysa, aynı mantığı kullanarak bu çocukların babasının Yusuf olmadığını ileri sürebiliriz. Çünkü, İncil’de hiçbir yerde bu çocuklar için “Yusuf’un çocukları” veya “Yusuf bu çocukların babasıdır” ifadesi kullanılmamaktadır. Ortaya attıkları görüş açıkça non-sequitor olduğundan ve kendilerini geleneklerinin vardığı sonuca ulaştırmadığından, koskoca Katolik düşünürlerinin içine düştükleri mantıksal safsata herkesin gözleri önündedir.
 

4- Araf

Katolik Görüş:

“Tanrı’nın dostluğu ve nuru içinde ölenler, ama henüz tam olarak arınmamış olanlar, ebedi esenliklerini garanti altına almış olmalarına karşın, Cennet mutluluğuna girmek için gerekli kutsallığı elde etmek amacıyla öldükten sonra bir arınmadan geçerler.”

“Cehennemliklerin azaplarından tamamen farklı olan seçilmişlerin bu son arınmasına Kilise Araf demektedir...”

“Bazı küçük günahlar için yargılamadan önce arındırıcı bir ateşten geçileceğine inanmak gerekir, çünkü Gerçeğin kendisi olan Kişi, Kutsal Ruh’a küfür eden ne bu dünyada ne de öbür dünyada bağışlanmayacaktır, diyor (Mt. 12,31). Buradan bazı günahların bu dünyada, bazılarının da öbür dünyada bağışlandığı gerçeğini çıkarabiliriz.”
 

Kutsal Kitap Görüşü:

Kutsal Yazılar’a göre Tanrı’nın armağanı göklerin egemenliğinde sonsuz yaşamdır. Mesih’e iman edenler Mesih’in kanıyla aklandıklarından, yaşam armağanına sahip olanların hiçbirisinin yeni bir aklanma işleminden geçmesine gerek yoktur. Araf diye bir yerin varlığını ima etmek, Mesih’in çarmıhta günahlarımız için dökmüş olduğu kanı küçümsemekten ve yetersiz kılmaktan başka bir şey değildir.

“İsa şarabı tadınca, “Tamamlandı!” dedi ve başını eğerek ruhunu teslim etti.” Yuhanna 19:30

“İşte, tek bir suçun bütün insanların mahkûmiyetine yol açtığı gibi, bir doğruluk eylemi de bütün insanlara yaşam veren aklanmayı sağladı.” Romalılar 5:18

"... bir doğruluk eylemi (İsa Mesih) de bütün insanlara yaşam veren aklanmayı sağladı.” Romalılar 5:18

“Böylece şimdi O'nun kanıyla aklandığımıza göre, O'nun aracılığıyla Tanrı'nın gazabından kurtulacağımız çok daha kesindir.” Romalılar 5:9

“Böylece Mesih İsa'ya ait olanlara artık hiçbir mahkûmiyet yoktur.” Romalılar 8:1

“Ama Mesih, gelecek iyi şeylerin başkâhini olarak ortaya çıktı. İnsan eliyle yapılmamış, yani bu yaratılıştan olmayan daha büyük, daha yetkin çadırdan geçti. Tekelerle danaların kanıyla değil, sonsuz kurtuluşu sağlayarak kendi kanıyla kutsal yere ilk ve son kez girdi.” İbraniler 9:11-12

“Oysa Mesih günahlar için sonsuza dek geçerli tek bir kurban sunduktan sonra Tanrı'nın sağında oturdu… Çünkü kutsal kılınanları tek bir sunuyla sonsuza dek yetkinliğe erdirmiştir.” İbraniler 10:12,14

“...Oğlu İsa'nın kanı bizi her günahtan arındırır.” 1 Yuhanna 1:7

 

Gözlemler:

Katolikler şu ifadelerle görüşlerini desteklemeye devam ediyorlar:

“Eğer bir kişi, aklanma lütfunun alındığını, tövbe edenlerin suçlarının silinip sonsuz ceza borçlarının tamamen kaldırıldığını ve göklerin krallığına girmeden önce, ne bu dünyada ne de Araf’ta geçici bir cezanın olmayacağını söylüyorsa lanet altındadır (sonsuza dek lanetlenmiştir).” Trent Konseyi Başkanlığı, Aklanma Üzerine Hüküm, İ.S. 1547, Kanon 30.

Roma Katolik Kilisesi’ne göre, kurtuluş için Tanrı’nın lütfunun yeterli olduğunu ve inanlının korunduğunu söylemek sapkınlıktır! (Bu makalenin yedinci maddesine bkz.)

Araf öğretisi sadece Kutsal Kitap’a karşı olan bir öğreti değil, fakat aynı zamanda bazı Grek ilahiyatçıları tarafından Grek paganizminden alınmış bir öğretidir. Araf konusuyla ilgili aşağıdaki alıntılar “Dictionary of the Christian Church” (Hıristiyan Kilisesi Sözlüğü) adlı kitaptan alınmıştır.”

Tertulyan (İ.S. 160-220) Ölüler için dua eden ilk ilahiyatçılardan olmasına rağmen, ölüler için dua etmenin Kutsal Yazılar’a dayanmadığını itiraf etmiştir.

İskenderiyeli Klement (İ.S. 150-220) Ölüm yatağında yatanların gelecek yaşam için yataklarının, arındırıcı ateşle kutsanmasından bahsediyor. Üçüncü yüzyılın başlarındaki kilisede, vaftiz sonrası işlenen günahların sonuçları üzerine tartışmalar çıkmıştı. Bu tartışmalar sonucu ortaya atılan bir görüş “ölümden sonra araf terbiyesi” görüşüydü. Bu görüş Klement zamanında İskenderiye, Mısır’da ortaya atılmıştı.

Agustin (İ.S. 354-430) Yaşamdan sonra acı çekerek aklamayı öğretiyordu. Araf kavramı,

Agustin ve Büyük Gregory’nin etkileriyle Batı’ya (İtalya) ve Batı Afrika’ya yayılmış oldu.

Büyük Gregory (İ.S. 540-604) İ.S. 590-604 arasında Roma piskposuydu, yani Roma’nın Papası’ydı. Araf öğretisinin Batı dünyasına yayılmasını sağlayarak, bu öğretiyi popülarize atmiş ve geliştirmiştir.

Platon (Eflatun) (İ.Ö. 427-347) Orfeus öğretmenlerinden bahsetmiştir, “Bu kişiler zengin adamın kapısına üşüşürler, ve ellerinde büyük bir gücün bulunduğuna ikna etmeye çalışırlar. Bu gücün göklerden geldiğini ve bu güç sayesinde kurbanlar kesip özel dualar ettiklerini iddia ederler. Bu kurbanlar ve özel dualar sayesinde, bir kişinin atalarının ve ölmüş akrabalarının işlediği suçların yerini almış olduğunu söylerler... Bu öğretinin sırları, bizleri gelecek dünyanın acılarından kurtarır. Eğer bu suçlarla ilgili bir şey yapılmazsa ölüler çok feci bir sonla cezalandırılırlar.” Man and His Gods (İnsan ve Tanrıları), Sayfa 127

Yeni Katolik Ansiklopedisi (The New Catholic Encyclopedia) şöyle diyor: “Sonuç olarak, Katolik Araf doktrini Kutsal Kitap’a değil, geleneklere dayandırılır.” (XI. Cilt, Sayfa 1034).

“Kilise Cennet ve Cehennem’le ilgili orta noktayı desteklemek için gelenekleri temel almıştır.” (U.S. Catholic, ‘ABD’li Katolikler’in çıkardığı bir dergi’, Mart, 1981, Sayfa 7)
 

5- Heykeller (İkonalar)

Katolik Görüşü:

“Kiliselerimizde ve evlerimizde bulunan dinsel resimler Mesih’in gizine olan inancımızı uyandırmak ve onu beslemek içindir. İsa’yı gösteren İkona(heykel) ve esenlik eserleri aracılığıyla aslında bizler İsa’ya tapıyoruz. Tanrı’nın Annesi’ni, azialeri ve melekleri gösteren ikonalar(heykeller) aracılığıyla da onlarda gösterilen kişilere saygı gösteriyoruz.” Sayfa 297, #1192

Kutsal Kitap Görüşü: 

“Kendine yukarıda gökyüzünde, aşağıda yeryüzünde ya da yer altındaki sularda yaşayan herhangi bir canlıya benzer put yapmayacaksın. Putların önünde eğilmeyecek, onlara tapmayacaksın. Çünkü ben, Tanrın RAB, kıskanç bir Tanrı'yım. Benden nefret edenin babasının işlediği suçun hesabını çocuklarından, üçüncü, dördüncü kuşaklardan sorarım.” Mısır’dan Çıkış 20:4,5

“Tanrınız RAB'bin nefret ettiği dikili taş (heykel) dikmeyeceksiniz.” Yasanın Tekrarı 16:22

“Ama şimdi size şunu yazıyorum: Kardeş diye bilinirken fuhuş yapan, açgözlü, putperest, sövücü, ayyaş ya da soyguncu olanla arkadaşlık etmeyin, böyle biriyle yemek bile yemeyin.”

1 Korintliler 5:11

“Öyleyse ne demek istiyorum? Puta (heykele) sunulan kurban etinin bir özelliği mi var? Ya da putun (heykelin) bir önemi mi var? Hayır, yok! Dediğim şu: Putperestler kurbanlarını Tanrı'ya değil, cinlere sunuyorlar. Cinlerle paydaş olmanızı istemem.” 1 Korintliler 10:19-20

“Şunu kesinlikle bilin ki, fuhuş yapanın, pisliğe düşkün olanın ya da putperest demek olan açgözlü kişinin, Mesih'in ve Tanrı'nın Egemenliği'nde mirası yoktur.” Efesliler 5:5

Gözlemler:

Tanrı’nın Sözüne göre, heykele tapmak (putperestlik) açıkça cinlere tapmaktır. Buna rağmen bazı Katolikler kendilerini savunmak için, Tanrı’nın bile antlaşma sandığının yanına ve Süleyman’ın tapınağına keruv şeklinin konulmasına izin verdiğini ve buna putperestlik demediğini ileri sürerler. (bkz. Mısırdan Çıkış 25:1-22; 1 Krallar 6:23-38).  Tanrı, Eski Antlaşma’da Musa’ya ve Süleyman’a bu şekilleri yapmasını söylemiştir, fakat aynı zamanda hiç kimsenin bu şekillere değer vermemesini de istemiştir. Tanrı, Musa’yla Süleyman’ı bir kereliğine mahsus olmak şartıyla bu şekilleri yaptırmakla görevlendirmişti, fakat Kilise’ye bir kereliğine bile, hiçbir zaman böyle bir görev vermemiştir. Ayrıca Yahudiler hiçbir zaman Keruv şekillerinin önünde diz çökmemişlerdir. Buna rağmen Katolikler kiliselerine yerleştirdikleri her heykelin önünde diz çökmektedirler.

Sonuç olarak, tarihte bir ara Roma Katolik geleneklerinden bazı gelenekler bile putlara veya şekillere tapınmaya karşıydı. Katolikler’in düzenlemiş olduğu Frankfurt Konseyi’nde şöyle yazıyor:

“Kilise babalarında veya peygamberlerde heykellere, putlara tapınıldığını görmüyoruz. İlk Kilise şekillerin önünde dua edilmesini ve heykelden putlara tapınılmasını yasaklamıştır. Epifanus ve Agustin de Sidonlular arasında yaygın olan heykellere ve şekillere dua etmeyi sapık öğreti olarak tanımlamışlardır.”

6- Papaza Günahları İtiraf Etmek

Katolik Görüşü:

"Papaza günahları itiraf etmek Tövbe sırrının temel bir bölümünü oluşturur.” Sayfa 354, #1456

“Tanrı’yla ve Kilise’yle barışmak isteyen kişi, daha önce itiraf etmediği ve iyi bir vicdan muhasebesinden sonra anımsadığı bütün ağır günahlarını papaza itiraf etmelidir.” Sayfa 362, # 1493

Kutsal Kitap Görüşü

“Günahımı açıkladım sana, Suçumu gizlemedim. “RAB'be isyanımı itiraf edeceğim” deyince, Günahımı, suçumu bağışladın.” Mezmur 32:5

“.... Tanrı'dan başka kim günahları bağışlayabilir?”Markos 2:7

“Ama günahlarımızı itiraf edersek, güvenilir ve adil olan Tanrı günahlarımızı bağışlayıp bizi her kötülükten arındıracaktır.” 1 Yuhanna 1:9
 

Gözlemler:

Roma Katolik Kilisesi’nin doktrinini yalanlayan Kutsal Kitap, sadece ve yalnızca Tanrı’nın günahları bağışlayacağını ve günahların sadece Tanrı’ya itiraf edilmesi gerektiğini açıklıyor. Katolik ilahiyatçıları Yuhanna 20:22-23’ü ileri sürerek buna karşı çıkıyorlar:

“Bunu söyledikten sonra onların üzerine üfleyerek, “Kutsal Ruh'u alın!” dedi. “Kimin günahlarını bağışlarsanız, bağışlanmış olur; kimin günahlarını bağışlamazsanız, bağışlanmamış kalır.”

Bu ayetlere kendi geleneklerinin önyargısıyla bakan Katolik ilahiyatçıları, bu ayetlerin Roma Katolik Kilisesi’nin otoritesini güçlendirdiğini iddia etmektedirler. Katolik ilahiyatçılarına göre Katolik Kilisesi’nin yetkisi ve Papalık kurumu Matta 16:18-19’da Kaya olarak tanımlanan Elçi Petrus’tan gelmektedir. İşte bu nedenle Katolik Kilisesi, Papa’dan almış olduğu yetkiyle günahları bağışlayabileceğini iddia eder.

Tarihsel gerçeklere göre,  Papalık kurumunun Elçi Petrus’tan Roma’daki bir otoriteye akrarılmış olduğu iddiası uydurma bir taht kavgasından başka bir şey değildir (Ayrıntılar için 8. Madde’ye bkz.). Yetkisine temel arayan Papalık kurumunun Petrus’un halefi olduğu iddiası düzmeceden ibarettir. İkinci olarak, günahların bağışlandığını söylemek Kutsal Ruh’un yönlendirişiyle gerçekleşen bir şeydi. Günahları İsa’nın Elçileri değil, Kutsal Ruh’un kendisi bağışlıyordu. Elçiler kendi keyiflerine göre “günahlarını bağışlıyorum” diyemezlerdi. Tanrı’dan başka kimse günahları bağışlayamaz.

Yuhanna 20:22-23’ün orijinal Grekçesine baktığımızda, günahların bağışlanması kararının Tanrı tarafından verilmiş olduğunu görüyoruz. Bu ayetlerin Grekçe yapısı, günahların önce Tanrı tarafından bağışlandığını ve sonra da Kutsal Ruh tarafından elçilere açıklandığını ima ediyor.

“Kimin günahlarını bağışlarsanız, bağışlanmış olur (zaten bağışlanmıştır); kimin günahlarını bağışlamazsanız, bağışlanmamış kalır (zaten bağışlanmamıştır).”

Burada kullanılan geçmiş zamana dikkat edin. Elçilerin ilanından önce günahlar zaten bağışlanmıştır. Elçiler, sadece Tanrı’nın bağışladığı günahların affedilmiş olduğunu ilan edebilirlerdi. Kutsal Ruh, Tanrı’nın bağışlamamış olduğu kişilerin kimler olduğunu elçilere gösteriyordu. Bu karar elçilerden değil, Kutsal Ruh’un yönlendirmesinden geliyordu.

“Çünkü konuşan siz değil, aracılığınızla konuşan Babanız'ın Ruhu olacak.” Matta 10:20

“Ruhsal kişilere ruhsal gerçekleri açıklarken, Tanrı'nın lütfettiklerini insan bilgeliğinin öğrettiği sözlerle değil, Ruh'un öğrettiği sözlerle bildiririz.” 1 Korintliler 2:13

Elçiler’in açıkladığı Kurtuluş Müjdesi’ne iman edenlerin günahları zaten bağışlanmıştır. Bu Müjde’yi reddedenlerin günahları ise bağışlanmamıştır. İşte Kutsal Ruh, Elçilere bu gerçeği açıklamıştır.

“Petrus onlara şu karşılığı verdi: “Tövbe edin, her biriniz İsa Mesih'in adıyla vaftiz olsun. Böylece günahlarınız bağışlanacak ve Kutsal Ruh armağanını alacaksınız.” Elçilerin İşleri 2:38

devamı için tıklayınız...


Ekleyen:Ümit SERT
Kaynak:(Alıntıdır)
Aradığınız Dokümanı Bulamadıysanız, Farklı Araştırmalar Yapmak İstiyorsanız Site İçi Arama Yapabilirsiniz!

Ödev ve Araştırmalarınız için www.arsivbelge.com Sitesinde Kaynak Arayın:

Ödev ve Araştırmalarınız için Arama Yapın:
     Benzer Dokümanları İnceleyin
Kadın Ve Erkek Arasındaki Düşünce Farkları(5365)

Element ile Bileşik Arasındaki Farklar(5360)

          Tanıtım Yazıları
      
Türkçe İtalyanca ve Almanca Cümle Çevirisi İçin Birimçevir Sitesi

Esenyurt, Beylikdüzü ve Kartal Bölgelerinde Satılık Daire İlanları

Belge Çevirisi

Siz de Tanıtım Yazısı Yayınlamak İçin Tıklayın

Diğer Dökümanlarımızı görmek için: www.arsivbelge.com tıklayın.          

Siz de Yorum Yapmak İstiyorsanız Sayfanın Altındaki Formu Kullanarak Yorum Yazabilirsiniz!

Yorum Yaz          
Öncelikle Yandaki İşlemin Sonucunu Yazın: İşlemin Sonucunu Kutucuğa Yazınız!
Ad Soyad:
          
Yorumunuz site yönetimi tarafından onaylandıktan sonra yayınlanacaktır!