Araştırma ve ödevleriniz için her türlü kaynağı ve dokümanı En Geniş Araştırma ve Ödev Sitesi: www.arsivbelge.com ile bulabilir ve İsterseniz siz de kendi belge ve çalışmalarınızı gönderebilirsiniz!
Her türlü ödev ve dokümanı
www.arsivbelge.com ile kolayca bulabilirsiniz!

Araştırmalarınız için Arama Yapın:


Araştırmalarınız için Arama Yapın:

  
                    

J. J. Rousseau – İnsanlar Arasındaki Eşitsizliğin Kaynağı
www.arsivbelge.com
J. J. Rousseau – İnsanlar Arasındaki Eşitsizliğin Kaynağı dokümanıyla ilgili bilgi için yazıyı inceleyebilirsiniz. Binlerce kaynak ve araştırmanın yer aldığı www.arsivbelge.com sitemizden ücretsiz yararlanabilirsiniz.
J. J. Rousseau – İnsanlar Arasındaki Eşitsizliğin Kaynağı başlıklı doküman hakkında bilgi yazının devamında...
Ödev ve Araştırmalarınız için binlerce dokümanı www.arsivbelge.com sitesinde kolayca bulabilirsiniz.

Jean Jacques Rousseau – İnsanlar Arasındaki Eşitsizliğin Kaynağı

Jean Jacques Rousseau, politik düşünce tarihinde 1789 Fransız İhtilali ve ihtilal sonrası oluşan demokrasi, mutlak eşitlik, ulusalcılık gibi fikirlerin tohumlarını atan düşünür olarak bilinmektedir. Gerçekten de 1700" lü yılların başında Avrupa"nın içinde bulunduğu sosyal ve siyasal kargaşanın içinde binlerce insan,  Voltaire, Diderot, Montesquieu  gibi düşünürlerin etkisiyle derin uykusundan uyanmış; Rousseau ve savunduğu fikir ve idealler sayesinde de silkinip kendine gelmiştir.

     Rousseau"nun 1789 Fransız İhtilali"nin alt yapısını hazırlayan bir düşünür olarak anılmanın yanında, eğitim, din, uygarlık, birey ve yurttaş hakkındaki düşünceleri ile de Robespierre gibi kendisinden sonra gelen düşünürler üzerinde derin bir etki yarattığını söyleyebiliriz. 

     Bugün bazı yerlerde kendi yarattığı paradoksalın içinde boğulmuş, kendisini yorumlamak isteyenleri soru işaretleriyle bırakmış bir düşünür olarak tanımlansa da , Rousseau politikadan sanata, dinden eğitime kadar geniş bir alanda doğru tespitler yapabilmiş ve belki de en önemlisi çağdaşlarına, kendinden sonra yetişen fikir adamlarına hatta günümüze kadar ışık tutabilen  noktalara adını yazdırmayı başarabilmiştir.


ÖZEL MÜLKİYET "“ ÖZGÜRLÜK - EŞİTSİZLİK


   İnsanlar arasındaki eşitsizlik, düşünce tarihinin her evresinde tartışılmış, farklı farklı çıkarımlarla ilişkilendirilmiştir.Şüphesiz yaşanılan tarihi, siyasi ve sosyal koşulların bunda etkisi büyüktür. Zaman zaman bir başkaldırı nedeni olarak görülmüş, binlerce insanı sokaklara dökmüş; zaman zamansa doğanın bir kanunu olarak sıradan bir durum olarak algılanmıştır insanlar arasındaki eşitsizlik.İnsanlık tarihinde belki de üzerinde en ateşli kavgaların, savaşların yapıldığı, tartışmaların devam ettiği eşitsizlik elbette ki Rousseau için de yorumlanması gereken bir olguydu.Öyle ki mezhepsel çatışmalar nedeniyle 1600"lü yılları sürekli savaşarak geçiren Avrupa"da Aydınlanma ile dinsel dogmaların yıkılmış , aklın ve bilimsel düşüncenin üstünlüğü dile getirilmeye başlanmıştır.İşte Rousseau da Avrupa"nın içinde bulunduğu karmaşık, çatışma dolu, kimi zaman yıkıcı kimi zaman yenilikçi sürecinde bizzat yaşanılanları tecrübe etmiş, gözlemlerinde yola çıkarak da insan doğası, toplumsal değişim, özgürlük ve modernleşme, eşitsizlik gibi konular üzerine önemli yaklaşımlar getirmiştir.

   Rousseau insanlar arasındaki eşitsizliğin esas nedeni olarak gördüğü toplumsal yozlaşmaların ve değer yitirişleri  kaleme aldığı ilk eseri olan Bilimler ile Sanatlar Üzerine Konuşma"da bizlere ifade etmeye çalışır.Özellikle Aydınlanma düşünürleri ile karşı kutuplarda yer alan fikirlerinin bu eserde dile getirilmeye başlandığını söyleyebiliriz. 1755"te  yayımlanan bu eserinde Rousseau, yeryüzünün bazı insanlar tarafından diğer insanların zararına olacak biçimde paylaşılmasına kamusal olarak izin  verilmesinin, hile ve adaletsizlik aracılığıyla uygar toplumun kurulmasına yol açmış olmasını iddia eder; insan ırkının konjektürel tarihi bağlamında bu tezini sürdüren Rousseau, aynı zamanda ailenin ve tarımın sosyal başlangıcını açıklamaya girişir ve farklı yönetim biçimlerinin kökenini, söz konusu yönetimlere kaynaklık etmiş olması gereken özle mülkiyetin eşitsiz dağılımından hareket ederek tanımlar.  Bilimler ile Sanatlar Üzerine Konuşma"da eşitsizlik ve  özel mülkiyet arasındaki ilişkiye dikkat çeken Rousseau, "İnsanlar Arasındaki Eşitsizliğin Kaynağı ve Temeli Üstüne Konuşma"da daha sert bir politik dil ve ifade kullanarak uygarlık üzerindeki eleştirilerini yoğunlaştırır ve şöyle der:
"Uygarlıktaki her yeni ilerleme, aynı zamanda eşitsizlik yolundaki yeni bir ilerlemedir.Uygarlıkla doğmuş olan toplumun kurduğu bütün kurumlar, ilk ereklerinin tersine dönerler"  Rousseau"nun burada bahsettiği eşitsizliklerin tekrar eşitsizliği doğuracağı kısır bir döngüdür aslında.

    Uygarlık gelişir
    Mülkiyet anlayışı değişir
    Doğal durumdan kopuş
    Ve 
    Eşitsizlik


    Politik düşünce tarihinde belki de en çok etki bırakmış fikirlerinden birisi de eşitsizlik üzerine yaptığı sınıflandırmadır.Rousseau , insanlar arasında varolan fakat birbiriyle hiçbir bağlantısı olmayan 2 tür eşitsizlikten söz eder.

    İlki, doğa tarafından meydana getirilen yaş,sağlık, bedendeki güçler ve zeka ya da ruh nitelikleri arasındaki farklardan oluşan eşitsizlik. Diğeri ise, "sonradan siyasi eşitsizlik" de diyebileceğimiz eşitsizlik durumudur.

    Doğal ya da başka bir deyişle fiziksel eşitsizliğin denetimimiz dışında varolduğunu belirten Rousseau, dünyanın her yanında devam eden ahlaki ve siyasal bölünmelerin, hiçbir zaman bu eşitsizlikten yola çıkılarak meşrulaştırılamayacağını belirtir. 

   Eşitsizliğin ortaya çıkışında yine uygarlığa dönüş yapan Rousseau, doğal durumdan uygar toplumlara geçişte yitirilen bazı değerlerden bahsetmektedir.Bunlar, merhamet,acıma duygusu ve insanın kendi kendisini sevmesidir.Uygarlığın getirdiği aklı ön planda tutma , akıl yürütmenin de bu değerleri yok edişinden dolayı eşitsizliğin oluşmasında payı bulunmaktadır.Rousseau, tam bu noktada açıkça Aydınlanma felsefesinin mihenk taşlarından biri olan "akıl yürütme" üzerine yaptığı yorum ile  kendini çağdaşlarından ayırır.Aydınlanmanın her şeyden önde tuttuğu aklın neden olduğu olumsuzluklar ilk kez Rousseau tarafından dile getirilmiştir. Akıl yürütme ile duygular arasında yaptığı tercihi tahmin edecek olursak Rousseau"nun duyguya daha yakın olduğunu söyleyebiliriz.

   Eşitsizliğin en büyük nedenlerinden biri olarak gördüğü özel mülkiyete gelince, Rousseau burada ahlaki yozlaşmalar üzerinden yorum yapma yolunu tercih etmiştir.O"na göre özel mülkiyetin kuruluşu insanlık tarihi boyunca evrim geçiren koca bir gelenekler ve alışkanlıklar çeşitliliğine bağlı olarak gerçekleşmişti, "doğal durumdaki son nokta" ve "sivil toplumun ortaya çıkışındaki ilk nokta" olarak adlandırdığı da buydu. 

  Mülkiyet ilişkilerinin toplumdaki ahlaki çöküntülerin esas nedenlerinden biri olduğunu savunan Rousseau yoksullar ile zenginle arasındaki uçurumun "“ ki bu uçuruma neden mülkiyet edinme hırsı ve tutkusudur- yozlaşmayı tetiklediğini , yoksulun zengine bağımlı kılınarak köleleştirildiğini savunur.Bu düşüncesi ile de John Locke"un emek-mülkiyet arasında varolduğunu düşündüğü doğru orantılı ilişkiyi de yadsır aynı zamanda.

   İnsanlar Arasındaki Eşitsizliğin Kaynağı ve Temeli Üstüne Konuşma" adlı çalışmasında uygar topluma geçiş sürecini ve bu süreç içerisinde oluşan özel mülkiyeti, eşitsizliği ve bunların bireyin özgürlüğündeki etkileri sert bir biçimde vurgulayan Rousseau, 1762"de yayımlanan "Toplum Sözleşmesi"nde ifadelerini ve üslubunu biraz daha yumuşatır, bardağın dolu tarafından bakmayı tercih eder.Özgürlükten vazgeçmenin insanlıktan vazgeçmek, köleleşmek ile eş olduğunu savunan Rousseau, Toplum Sözleşmesi"nde insanın ancak toplum içinde özgür olabileceğini ifade eder.Ve uygarlık ve sivil topluma geçiş konusundaki daha önceki sert tutumundan biraz da olsa uzaklaşır.Elbette ki özgürlüğü göz ardı etmez, sadece onu toplum sözleşmesini oluşturan "genel irade" ile bağdaştırır.


  Özetleyecek olursak ; Rousseau"nun İnsanlar Arasındaki Eşitsizliğin Kaynağı ve Temeli Üstüne Konuşma"daki eşitsizlik ve özgürlüklerden feragat edilmesi konusundaki taviz vermez tutumu , Toplum Sözleşmesi"nde biraz daha revizyona uğrar. Birlikte yaşamanın, müzakere etmenin, uzlaşmanın  erdemleri ile harmanlanarak  okuyucuya sunulur. Daha önceleri uygar topluma geçişi özel mülkiyet ve eşitsizlik ile ifade ederken, burada genel irade ve toplumdaki her bireyin katılımı ile oluşturulan sözleşmeye dikkatleri çeker.

GENEL İRADE

    Kişilerin doğal durumlarında sahip oldukları eşitlik ve özgürlüğü kaybetmemek pahasına nasıl bir arada yaşayabilecekleri sorusu üzerine bir cevaptır aslında Toplum Sözleşmesi.Yaşadığı çalkantılı dönemler sonunda belki de siyasi düzenin, bir arada yaşamanın vazgeçilmezliğini anlayan Rousseau, Toplum Sözleşmesi"nde her bireyin katılımı ile gerçekleşen sosyal bir sözleşme ve bu sözleşme neticesinde oluşan "Genel İrade"den bahsetmektedir.

    "Üyelerinden her birinin canını, malını tüm ortak gücüyle savunan ve koruyan  öyle bir katılım, bir toplum biçimi bulmalı ki, her birey, bir yandan başkalarıyla birleşmiş, bütünleşmişken öte yandan yalnızca kendine boyun eğsin, eskisi kadar özgür kalsın"   Rousseau"nun genel irade olarak bahsettiği de tam olarak budur işte. Ve egemenlik  
bu iradenin kullanılmasından başka bir şey değildir. Rousseau"nun egemen varlık konusundaki fikirleri ne bu kavramı ilk kez tanımlayan Bodin"inkine, ne Hobbes"un ne de Locke"un tanımına benzemektedir. her şeyden önce egemenliğin varlığının temeli sözleşmenin kutsallığındadır.Bundan dolayıdır ki egemenlik başkasına devredilemez, bölünemez.

    Rousseau"da, varlığı her zaman devam eden  değişmez bir irade olan "genel irade"nin belki de en özelliği genel iradenin uygulanması anlamına gelen "egemenlik" kavramının hiçbir kişi veya kuruma devredilemeyeceğidir. Rousseau bu konuda şöyle der:  
 
" Egemenlik, genel iradenin uygulanmasından , yürürlüğe konmasından öte bir şey olmamasından öte bir şey olmadığına göre, bence hiçbir zaman başkasına devredilemez; kolektif bir varlık olan egemen varlığı da yine kendisi temsil eder:İktidar başkasına geçebilir ama irade geçemez."     Egemeni soyut halk olarak tanımlayan Rousseau, onun aynı zamanda bölünemez ve temsil edilemez olduğunun da altını çizmektedir. Rousseau egemenliğini devredilmezliği konusundaki düşünceleri ile "˜temsili demokrasi"yi kabul etmediğini açıkça belirtir. Halkın görevlendirdiği bazı kişiler vardır elbet fakat bunlar temsilci değil, yöneticilerdir. Çünkü, egemenlik bölünmezdir. Montesquieu"nün yasama, yürütme ve yargı ayrımının Rousseau"da gerçekleşmeyeceğini görmekteyiz. Rousseau"nun düşüncesinde salt olan ve yanılmayan egemenliğin devredilmesi ya da temsil edilmesi demek  bir bütünün parçalarına ayrılmasıdır. Egemenliğin yasama, yürütme ve yargı gibi güçler tarafından bölünmesini halinde, bu durumun egemenliği gerçeksiz bir varlık haline sokacağını, bunun da egemen güç üstünde yanlış bilgiye sahip olmaktan kaynaklandığını ileri süren Rousseau, savaş açmak ya da barış sağlamak gibi işlerin egemenin işlemi gözüyle görüldüğünü, oysa bunların egemenlik işlemi olmadığını, çünkü bu işlemlerin hiçbirinin yasanın kendisi değil, uygulanması olduğunu belirtir. Ve yasa ile yasanın uygulanması konusundaki ayrımın altını çizer. 

   Rousseau"nun şiddetle savunduğu halk egemenliği yanılır mı?Rousseau  bu konuda da  her türlü ihtimali göz önüne alarak halkın kararlarının her zaman doğru karar olamayacağını belirtmiştir.Halkın aldatılabileceğinden yola çıkarak halk egemenliğin yanılma ihtimalini  belirten Rousseau, böyle bir durumun olmaması için de devlet gücünde kısmi toplumsal birleşmelerin olmaması gerektiğini, her yurttaşın kendi görüşü doğrultusunda hareket etmesinde ısrar etmektedir.Rousseau, farklı bir açıdan bakıldığında belki de çoğunluğun baskısının, sayısal değerinin her zaman meşru anlama gelmeyeceğini ifade etmek istemiştir burada.

DOĞA DURUMU VE BİREY

    Doğa Durumunu varsayımsal olarak ele alan Jean Jacques Rousseau, insanın her şeyden önce Hobbes"un tam aksine doğası itibariyle kötü olmadığını savunmaktadır. Hobbes, " insan insanın kurdudur" derken , isanların doğuştan bencil, sadece kendini düşünür bir canlı olduğunu ve sürekli kendileriyle ve doğa ile savaşır durumda olduklarını düşünmekteydi. Oysa Rousseau, insanın doğa durumunda kötü olmadığını, toplumsal hayata geçiş ve kötü yönetimler altında bu hale geldiğini belirtmekteydi.O"na göre kötülük, her zaman insan tasarımının amacı olmasa bile, insanın kurumlaşmasının karakteristlik bir sonucuydu. Gerçekten de Rousseau, İnsanlar Arası Eşitsizliğin Kaynağı"nda da sık sık dile getirdiği gibi doğa durumundan kopup, sosyal haya geçişle birlikte birey kendisinde doğuştan varolan bazı erdemlerini kaybetmiştir.Bu erdemlerden birisi de merhamettir. Hobbes, tam aksine doğa durumunda kişinin hem merhametli hem de güvencede olamayacağını  belirtirken Rousseau, meseleye farklı bir bakış açısından yaklaşarak, kişinin kendini güvenceye almasının, başkalarının rahatına önem vermeyi dışlamayacağını; tam tersine başak birinin aleyhine olacak merhametsiz bir güvenlik arzusunun sıradan yabancıları düşmanlara dönüştüren kendini beğenmişlik ve küçümsemenin ta kendisi olduğunu düşünmektedir. Rousseau, varsayımsal olarak çizdiği doğa durumu resminde insanı bencil olmaktan ziyade tüm hayvanlarda da olan 2 temel ortak özellik ile resmetmiştir.Bunlardan ilki, kendi yaşamını sürdürmeye ilişkin değişmez tutku; diğer ise aynı türe mensup diğer üyelere acımadır. Ve bu nitelikler akıl ve sosyallikten önce gelmektedir.

   İnsan doğasının sık sık tinselliğini vurgulayan bir düşünür olan Rousseau, bireyin doğa durumundaki erdem ve değerlerin sosyal hayata geçişle birlikte yavaş yavaş yozlaştığını ve yok olduğunu varsaymaktadır.Çünkü doğal durumdan uygar duruma geçişle birlikte insanlar hem özgürlüklerinde ödün vermişler hem de kendi aralarındaki farklılıklara önem verip bu doğrultuda kurumlar inşa ederken aynı zamanda akla olan körü körüne bağlılıklarıyla da merhamet, kendini sevme gibi duygularını bastırmışlardır.Rousseau , burada bir kez daha Aydınlanmanın her şeyden önce vurguladığı aklın, getirdiği olumsuz sonuçları dile getirmektedir. Onun en başta önemsediği bireyin akıllı olmasında ziyade duyarlı olmasıdır. 

  Özel Mülkiyet, Rousseau"nun doğa durumunda yer almamaktadır.Yani mülkiyetin kaynağını doğa durumunda aramak bizi yanıltacaktır.Burada da John Locke ile tamamen zıt kutuplarda yer alır.Çünkü , Locke"a göre doğa durumunda tam olarak özgür bulunan insanın  3 temel, vazgeçilmez hakkından birisi de özel mülkiyet hakkı idi. 

  Sonuç olarak Rousseau,doğal durumdan sosyal duruma geçiş, özel mülkiyet ve getirdiği eşitsizlikler insanı bir daha asla geri dönemeyecek şekilde doğa durumundan koparmıştır.Sınırsız özgürlük ve eşitliğin, merhamet ve şefkat duygularının hakim olduğu  doğa durumunun uygarlığa geçiş ile yok olduğunu sık sık dile getiren düşünür, kaybedilen bu mutluluğu da  br sonraki eserinde "Toplum Sözleşmesi"nde aramaya çalışmıştır.Bu sözleşme ile bireyler yitirdikleri bazı değerlere tamamen olmasa da bir adım daha fazla yaklaşacaklardır.
   
 "TOPLUM SÖZLEŞMESİ" VE "İNSANLAR ARASINDAKİ EŞİTSİZLİĞİN KAYNAĞI" ÜZERİNE  KISA BİR DEĞERLENDİRME


   Jean Jacques Rousseau"nun, insan doğası, eşitsizlik ve bir arada yaşamaya ilişkin fikirleri "İnsanlar Arası Eşitsizliğin Kaynağı" eserinde daha antroplojik daha felsefi bir bakış açısıyla bizlere sunulurken; "Toplum Sözleşmesi"nde biraz daha tarihsel ve hukuksal ifade edişlerin etkisini görmekteyiz. "İnsanlar Arası Eşitsizliğin Kaynağı"nda zaman zaman coşkun bir anlatımla işlenen öğeler, "Toplum Sözleşmesi"nde biraz daha farklı bakış açıları, pragmatik savlarla dile getirilmiştir.

   Örneğin özgürlükten vazgeçmenin insanlıktan vazgeçme ile eşdeğer olduğunu, köleleşme anlamına geldiğini vurgulayan Rousseau, toplum sözleşmesi ile yitirilen sınırsız özgürlüğe karşı kazanılan medeni özgürlüğü belirtirmekte ve kaybedilen ile kazanılan arasındaki dengeyi kurmayı ihmal etmemektedir.Uygar topluma geçişi çoğunlukla yok ettikleri veya yozlaştırdıkları ile açıklama yolunu seçtiği . "İnsanlar Arası Eşitsizliğin Kaynağı"ndan farklı olarak "Toplum Sözleşmesi"nde benzer eleştirileri aynı duygusallıkta olmasa da yapmakta ve ayrıca insanın uygar topluma geçişle birlikte elde ettiği kazanımları da belirtmektedir.Ruhun tinsel yükselişi de bunlardan biridir mesela.İlk eserinde daha elim bir durum olarak  ele aldığı konuları, ikinci çalışmasında bir çeşit fedakarlık durumu olark işleyen Rousseau, çoğu düşünür tarafından çelişkilerle dolu olmakla suçlanmış olsa da meseleye yazarın yaşadığı dönem ve değişen dinamikleri göz önüne alarak bakmakta yarar vardır.Sonuçta Reşat Nuri Güntekin"in de belirttiği gibi Rousseau"daki çekişmeler O"nun düşüncelerinin olgunlaşmasıdır aslında.
                                     

 

KAYNAKÇA

Hobbes, Thomas, Leviathan,çeviren: Semih Lim, Yapı Kredi Yayınları,Nisan 2005, İstanbul

Locke, John, Tabiat Kanunu Üzerine Denemeler, çeviren: İsmail Çetin,Paradigma Yayınları, Aralık 1999, İstanbul

Rousseau, J.J.,İnsanlar Arasındaki Eşitsizliğin Kaynağı,Çeviren: R.Nuri İleri, Say Yayınları, 9.Basım, 2006, İstanbul

Rousseau, J.J ,Toplum Sözleşmesi, çeviren: M.Tahsin Yalın, Kalkedon Yayınları,3.Baskı, 2006, İstanbul

Wokler, Robert, Rousseau- Düşüncenin Ustaları, Çeviren: Cemal Atilla, Altın Kitapları, 1.Basım, Ocak 2003, İstanbul


Ekleyen:Ümit SERT
Kaynak:(Alıntıdır)
Aradığınız Dokümanı Bulamadıysanız, Farklı Araştırmalar Yapmak İstiyorsanız Site İçi Arama Yapabilirsiniz!

Ödev ve Araştırmalarınız için www.arsivbelge.com Sitesinde Kaynak Arayın:

Ödev ve Araştırmalarınız için Arama Yapın:
     Benzer Dokümanları İnceleyin
Rousseau ve Eğitim Felsefesi(5371)

J J Rousseau - Toplum Sözleşmesi Kuramı(5364)

Kadın Ve Erkek Arasındaki Düşünce Farkları(5362)

Ark Kaynağı Yöntemleri(5362)

J. B. Watson Hakkında(5357)

          Tanıtım Yazıları
      
Türkçe İtalyanca ve Almanca Cümle Çevirisi İçin Birimçevir Sitesi

Esenyurt, Beylikdüzü ve Kartal Bölgelerinde Satılık Daire İlanları

Belge Çevirisi

Siz de Tanıtım Yazısı Yayınlamak İçin Tıklayın

Diğer Dökümanlarımızı görmek için: www.arsivbelge.com tıklayın.          

Siz de Yorum Yapmak İstiyorsanız Sayfanın Altındaki Formu Kullanarak Yorum Yazabilirsiniz!

Yorum Yaz          
Öncelikle Yandaki İşlemin Sonucunu Yazın: İşlemin Sonucunu Kutucuğa Yazınız!
Ad Soyad:
          
Yorumunuz site yönetimi tarafından onaylandıktan sonra yayınlanacaktır!