KLASİK LİBERALİZMDE “ÖZGÜRLÜK” VE J.S.MİLL’İN YEREL YÖNETİMLERE BAKIŞI
Dr. Hasan YAYLI
Emel ÇINAR
Özgürlük kavramı çeşitli açılardan ele alınıp üzerinde derinleşilebilecek bir anlam genişliğine ve karmaşıklığına sahiptir. En genel haliyle, özgürlük, bağlı ve bağımlı olmama, dış etki ve etkenlerden bağımsız olma, engellenmemiş ve zorlanmamış olma halini dile getirmekte ve insanlığın değer dünyasında baş yeri işgal eden değerlerden biri olarak görünmektedir. Bununla birlikte, benzerleri gibi, özgürlük de üzerinde fikir birliğine varılmış bir kavram değildir (Erdoğan, 1993: 240). Özgürlük bireyin eylem olanaklarının, kişinin olmak istediği gibi olmasının, yapmak istediği gibi yapmasının engellenmemesini ifade eder derken; Özgürlük konusunda Ashford (2009: 53) ise özgürlüğü “bir kişinin diğer insanların müdahalesi olmadan kendi hareket biçimini seçebilme imkânına sahip olmasıdır” şeklinde tanımlamaktadır. J.S.Mill ise; özgürlük adını hak eden tek özgürlük biçiminin, diğer insanları kendi doğrularından yoksun bırakmadan ya da onların gerçekleştirmeye çalışmalarını engellemeden, kendi doğrumuzu kendi bildiğimiz yoldan gerçekleştirmek (Mill’ den aktaran Ashford, 2009: 53) olduğunu söyler. Bununla birlikte özgürlük bir tabiat durumu değildir ve bir uygarlık ürünü olmakla birlikte, tasarım ürünü de değildir. Özgürlük müesseseleri, özgürlüğün onun meydana getirdiği her şey gibi- insanların bu müesseselerin getireceği yararları önceden görmüş olmaları münasebetiyle tesis edilmiş değildir. Fakat nimetleri fark edildikçe, insanlar özgürlüğün hükümranlığını mükemmelleştirmeye ve genişletmeye, bu maksatla da, özgür bir toplumun nasıl işlediğini tetkik etmeye başladılar.
Özgürlük ile yerel yönetimler arasındaki yakınlığın sınırı, bu iki kavramın iç içe geçirilip kullanılamayacağı ve özgürlüğün yerel yönetimlerde refahı sağlama noktasında yeterli ve etkili olup olmadığını kavramlarının tarihi kökenlerine inmeden belirtmek güçtür. Bu çalışma ile kavramalar arasında ilişki ve geçiş durumlarını incelemeye çalışacağız. Özgürlük teorisinin bu gelişimi esas itibariyle on sekizinci yüzyılda (Hayek, 2005: 45) olsa da özgürlük düşüncesinin, ortaya çıkışı otoriteye karşı insanların başkaldırışına kadar götürülebilmektedir. Bu başkaldırının, tarihin güçlü medeniyetleri olan özellikle eski Yunan, Roma ve İngiltere’de bariz bir şekilde ortaya çıktığı görülmektedir. Fakat bu dönemlerdeki özgürlük mücadelesinin halkla ya da halkın belli bir sınıfı ile iktidar (hükümet) arasında olduğu bilinmektedir(Çelik ve Usta, 2011: 90). Bu nedenle anlaşılmaktadır ki eski çağlarda özgürlük deyince akla “politik egemenliğin zorbalığına karşı korunma” gelmektedir (Mill, 2000: 11). Bireye bireysel güç ve ayrıcalıklar veren özgürlük; haktan çok bir “erk”, üzerinde kimsenin yetkiye sahip olmadığı bir bağımsızlıktır. Özgürlük bütün hakların ortak kökenidir, haklar ise; özgürlükleri sağlamak için kişiye hukukça tanınan meşru yetkilerdir. Her özgürlük ihlali durumunda ise, kişiye hak doğması durumu söz konusu olur.
Makalenin tamamı için tıklayınız...
Ayrıca John Stuart Mill Üzerine Bir Değerlendirme Dokümanı için tıklayınız...
Ayrıca ÖZGÜRLÜK ÜSTÜNE BİREYCİLİK ve TÜRKİYE İÇİN DERSLER Dokümanı için tıklayınız...
|