Araştırma ve ödevleriniz için her türlü kaynağı ve dokümanı En Geniş Araştırma ve Ödev Sitesi: www.arsivbelge.com ile bulabilir ve İsterseniz siz de kendi belge ve çalışmalarınızı gönderebilirsiniz!
Her türlü ödev ve dokümanı
www.arsivbelge.com ile kolayca bulabilirsiniz!

Araştırmalarınız için Arama Yapın:


Araştırmalarınız için Arama Yapın:

  
                    

Kehanet - Durugörü Nedir? Dindeki Yeri Nasıldır?
www.arsivbelge.com
Kehanet - Durugörü Nedir? Dindeki Yeri Nasıldır? dokümanıyla ilgili bilgi için yazıyı inceleyebilirsiniz. Binlerce kaynak ve araştırmanın yer aldığı www.arsivbelge.com sitemizden ücretsiz yararlanabilirsiniz.
Kehanet - Durugörü Nedir? Dindeki Yeri Nasıldır? başlıklı doküman hakkında bilgi yazının devamında...
Ödev ve Araştırmalarınız için binlerce dokümanı www.arsivbelge.com sitesinde kolayca bulabilirsiniz.

Kehanet Hakkında Bilgi ve Dinimizdeki Yeri

Kehanet ve Durugörü Tanımı ve Farkları

Gaybdan haber vermenin bir başka türü de kehanettir. Bu işi yapan kişilere kâhin denir. Câhiliye Arapları derin bir araştırmaya dayanan bilgilere sahip olan kişilere de kâhin derlerdi. Dinî literatürde de kâhin denince, gelecekte meydana gelecek olayları bildiğini iddia eden, gizli ve görünmeyen âlemden haberdar olduğunu söyleyen kişilere verilen genel adtır.
 
Bu konuya farklı bir açıdan bakarsak, Kehanet; durugörü ya da uzaktangörünün halk arasındaki adıdır. Anlamına bakıldığında; geçmiş veya gelecekte, bir kimsenin kimliği, yeri hakkında bilgi edinmeyi amaçlayan ve ilgili bilgiyi, hiç bir bilinen duyusal girdi (görme, işitme...) organını kullanmadan edinmektir. Yani görmeden, okumadan, işitmeden, dokunma olmadan... Kehanetin asıl kullanılan anlamı öngörüdür. Öngörü denen şey, PREMONITION diye adlandırılır. Sıklıkla gelecekteki bir OLAYIN ve TEHLİKENİN algılanmasıdır. Bu tehlikenin algılanması durugörü ile veya rüyalarla olabilir. Aslında bazen bu PRECOGNITION olarak da adlandılır. PRECOGNITION, tehlikeli olay, nötral bir olay ya da güzel bir olayla ilgili olabilir. PREMONITION ise daha sınırlı bir anlamı vardır ve gelecek tehliklerini öngörü ya da sezmenin özel adıdır.
 
Öngörü, kişilerle ilgili olabileceği gibi olaylarla (gelecekteki toplumsal ya da doğa olayları) ilgili de olabilir. Kehanette bulunma yeteneği olan bir çok kişi, medyum - falcı - kahin olarak adlandırılmasına karşın, bu isimlendirmeler, konunun yanlış anlaşılması veya yanlış amaçlar için kullanılmasından dolayı olumsuz anlamlar da içerir. Bu nedenle bu kişilere "durugörü/uzaktangörü", görenlere de "durugörür-durugörücü" denir.  
 
Tehlikeleri önceden sezme konusunda kişisel tecrübeler yaşamış olabilirsiniz. Ama büyük kazalardan önce, çok kişi tarafından sezinleme durumlarının tarihte örnekleri çoktur. Örneğin; Titanik gemisine kayıtlı yolcuların sadece %58’i binmiştir. Binmeyenlerin bir çok farklı gerekçesi olmasına karşın, bu kişilerde bazıları, verdikleri o kadar çok paraya karşın, gemiye binmemişlerdir. Kayıt edilen ve tehlike öngörülerini paylaşan 19 kişi tespit edilmiştir. Bu kişiler kazadan iki hafta kadar önce facia ile ilgili rüya ya da sezgiler hissetmişlerdir. İşin belki de en ilginç yanı, Titanik kazasından 14 yıl önce yazılan ve Titan adlı bir romanda, Kuzay Atlantikte, buz dağına çarparak batan gemiden bahsedilir. Titan romanı ile Titanik’in gerçek öyküsü arasında şaşılacak benzerlikler vardır. Geminin büyüklüğü, yeterli can yeleği olmaması ve baca sayısı da bu benzerliklere dahildir.
 

Kehanetin Dindeki Yeri

Kehanetin, modern bilimin yeterince gelişmediği, dini bilginin de eksik kaldığı dönem ve toplumlarda bir hayli yaygın olduğu, bunun da temelinde insanın bilinmeyene ilgi duyması, gizemli olanı merak etmesi, etrafında olup bitenlerin sebebini kavrama isteyişi gibi bir etkenin yattığı söylenebilir. Ancak İslâm dini Allah'tan başka varlıkların gaybı bileceği ve insanın kaderini etkileyebileceği inancını içeren, neticede tevhid esasını zedeleyen her türlü bâtıl inanış ve yönelişe karşı sert bir tavır almış, bunun için de falcılığı, uğursuz sayma inancını ve kehaneti yasaklamıştır.

Kur'an-ı Kerim ve hadislerde kehanet yasak edilmekte, kâhinler yerilmekte, onları tasdik edenlerin de Hz. Muhammed'e indirileni inkâr etmiş sayılacağı (Ebû Dâvûd, "Tıb", 2; Tirmizî, "Tahâret", 102; İbn Mâce, "Tahâret", 122), cennete giremeyeceği (Müsned, III, 14) ve kırk gün namazının kabul edilmeyeceği (Müslim, "Selâm", 33) ifade edilmektedir. Bu ağır tehdit, fal ve kehanet inancının, falcı ve kâhinlerden yardım istemenin İslâm'ın özüne ve inanç sistemine temelden aykırı olması sebebiyledir.

İslamdan Önce Kahinlik ve İslam Dininde Kahinliğin Yeri

İslâm'dan önce Arapların arasında çok kâhin vardı. Bunlar, bir çok şeyi bildiğini iddia ederlerdi. Bunların bir kısmı emrinde cinler bulunduğunu ve onlar vasıtasıyla bir takım bilgiler edindiklerini, diğer bir kısmı da, kendisinde bulunan bir nevi ilham ve kudret sayesinde bazı şeyleri idrak ettiklerini iddia ederlerdi (İbn Mace, Terceme ve Şerhi, Çev. H. Hatiboğlu, İstanbul 1983, VI, 134).

Kâhinler, menşe itibariyle Şâmânlara, rahiplere ve fetiş rahiplerine (ârif bis-sanam) bağlanırlar. Fakat eski Arap hikâyelerinde, hadislerde ve ender olarak İslâmiyet'ten önceki şiirlerde rastlanan şekli, bunların; şâmânizmin en kaba şekillerini bile geri de bırakmış olduğunu göstermektedir.

Onlar, gayb hakkındaki bilgilerinin vecdten meydana gelen ilhama dayandığını iddia ediyorlardı. Aynı zamanda geceleri, keşif yoluyla diğer insanlara meçhul kalan müstakbelin ve gizli hadiselerin kendilerine zahir olduğunu söylüyorlardı (Mes'ûdî, "Mürûc", Nşr. Barbier de Meynard, III, 379, 394 vd.).

İslâm'dan önce ve İslâm'ın ilk dönemlerinde Ukaz Panayırına gelen ve ekseriyetini yahudilerin oluşturduğu kâhinler ve birtakım şarlatanlar, kendi istikballerine dair bir tek şey bilmedikleri halde, diğer insanların gelecekleri hakkında kehânette bulunmak suretiyle geçimlerini sağlarlardı (Muhammed Hamidullah, "Resûlullah Muhammed", Terc. Salih Tuğ, İstanbul 1973, s. 296; Aynı mükellefi, İslâm Peygamberi", I, 394).

Kâhinler, secîli, genellikle aynı (ender olarak değişik kafiyeli, çok kısa) cümlelerden oluşan âhenkli bir nesirle konuşurlardı. Bu tür nesir, eskiden beri Arabistan'da yüksek ve âdî kehânetler, sihir vb. için kullanılmaktaydı (el-Eğanî, I. tab', XI, 161).

Yine kâhinler; gayet karanlık ve karışık bir dille konuşurlar, sözlerini acayip yeminlerle; yer, gök, güneş, ay, yıldızlar, ışık ve karanlık, akşam ve sabah, muhtelif bitki ve hayvan cinsleri üzerine and içerek te'kîd ederlerdi (Mes'ûdî, a.g.e, III, 387).

Kâhinler, umûmî hayatta olduğu gibi, özel hayatta da son derece önemli bir rol oynarlardı. Devleti veya kabileyi, genellikle kendilerinin de katıldıkları savaş işlerini, akıncılık vb. alakadar eden bütün meselelerde onlara danışılırdı. Bu sebepten, kadın ve erkek hükümdarların özel kâhinleri olduğu gibi, kabilelerin de şâirleri ve kâhinleri bulunurdu (Taberi, "Tarih", Nşr. De Coeje, I, 76).

Kâhinler; hakemlik ve danışmanlık görevlerinin yanında, rüyaları tabir eder, kaybolan develerin yerini bildirir, zina vakalarını tesbit eder, hırsızlık ve katil gibi suçları da aydınlatırlardı (Mes'ûdî, a.g.e., III, 352).

Ancak İslâm'ın gelişi ile "kâhinler" ve "kehânet" mesleği itibarını kaybetmiştir. Zira "kehânet", gaybten bir nevi haber vermektir. Gaybı bilmek de yalnızca Allah'a özgüdür. Böyle olunca, "kehânet"; Allah'a şirk koşmanın bir nevini teşkil etmiş oluyor. Kur'ân:

"Gaybın anahtarı O'nun yanındadır. O'ndan başkası onları bilmez" (el-En'âm, 6/59).

"Deki, Allah'tan başka, yerde ve gökte hiç kimse gaybı bilmez" (en-Neml, 27/65).

Bunun içindir ki, kâhinlerin gaybı bildiklerini iddia etmeleri şirk olduğu gibi, onların bu iddialarını doğrulamak da Allah'ın indirdiği apaçık âyetleri inkâr olur.

Rasûlüllah (s.a.s): "Kim bir kâhine gider de dediklerini tasdik ederse, şüphesiz Muhammed'e indirilmiş olanı inkar etmiş olur" (Ebû Dâvud, Tıb, 21).

Rasûlüllah (s.a.s): "Kahini cennete girmeyecek kişiler arasında saymıştır" (Tecrid tercüme VI, 943; Hak dini Kur'an Dili, VII-5342).

Kâhinlerin ve arrâfların yanına gidip onların söylediklerini tasdik etmek bu derece çirkin ve korkunç olunca, acaba bizzat kâhin ve arrafların durumu nasıl olur?

Rasûlüllah (s.a.s)'in, henüz peygamber olmadan önce bile kâhinlerden nefret ettiğini görüyoruz. Nitekim Cibrîl (a.s.), kendisine peygamberlik görevini tebliğ ettiği zaman çok korkmuş eve dönünce, durumu Hz. Hatice (r.an.)'ye anlatmış ve:

"Nefret ettiğim, şu gâipten haber veren kâhinlerden mi oldum acaba? Bundan korkuyorum." diyerek endişesini dile getirmiştir (bk. M. Hamidullah, Rasûlüllah Muhammed, 49).

İşte bu sebepten dolayı İslâm "kehânet"i yasaklamış, kâhinlere gidip onların dediklerini tasdik etmeyi şirk kabul etmiş, onlara bunun karşılığında ücret (hulvan) vermeyi haram saymıştır (Buhârî, İcare, 20, Tıb, 46; Müslim, Musakât, 39; Darimî, Buyu', 34; Tirmizî, Tıb, 23; Ahmed b. Hanbel, III, 14, VI, 11).

Ekleyen:Ümit SERT
Kaynak:(Alıntıdır)
Aradığınız Dokümanı Bulamadıysanız, Farklı Araştırmalar Yapmak İstiyorsanız Site İçi Arama Yapabilirsiniz!

Ödev ve Araştırmalarınız için www.arsivbelge.com Sitesinde Kaynak Arayın:

Ödev ve Araştırmalarınız için Arama Yapın:
     
Çalışmalarınız ve ödevleriniz için her türlü kaynak ve dokümanı En Geniş Araştırma ve Ödev Sitesi: www.arsivbelge.com ile kolayca bulabilirsiniz!
          Tanıtım Yazıları
      
Türkçe İtalyanca ve Almanca Cümle Çevirisi İçin Birimçevir Sitesi

Esenyurt, Beylikdüzü ve Kartal Bölgelerinde Satılık Daire İlanları

Belge Çevirisi

Siz de Tanıtım Yazısı Yayınlamak İçin Tıklayın

Diğer Dökümanlarımızı görmek için: www.arsivbelge.com tıklayın.          

Siz de Yorum Yapmak İstiyorsanız Sayfanın Altındaki Formu Kullanarak Yorum Yazabilirsiniz!

Toplam Yorum Sayısı: 2

Önceki Yorumları Göster!

Son 5 Yorum Aşağıda Listelendi!

kadir kapıcı - 03.06.2017, 12:48
 

benimde duru görüm çok oluyor gözümü yumuyorum gözümün önünden imajlar oluşuyor ve o gördüğüm olaylar kısa zamanda gerçekleşiyor.


konya kadir kapıcı - 19.08.2019, 22:04
 

feysimde paylaşıyorum depremleri olmadan önce hissediyorum dedğim yerde deprem kısa sürede geliyor hatta büyüklüğünü bile hatta googlede konyalı kadir kapıcı diye arayın bir çok olayım var her olay için çokça konyalı kadir diye fes hesabım var neyse gelelim duru görüye oda dünyada çoğu doğal afetleri duru görümde görüyorum kısa sürede olay gerçekleşiyor fes hasabım kadir kapıcı bizim gibi insanlardan faydalanmalı bence  herkes  diyorum 


Yorum Yaz          
Öncelikle Yandaki İşlemin Sonucunu Yazın: İşlemin Sonucunu Kutucuğa Yazınız!
Ad Soyad:
          
Yorumunuz site yönetimi tarafından onaylandıktan sonra yayınlanacaktır!