Araştırma ve ödevleriniz için her türlü kaynağı ve dokümanı En Geniş Araştırma ve Ödev Sitesi: www.arsivbelge.com ile bulabilir ve İsterseniz siz de kendi belge ve çalışmalarınızı gönderebilirsiniz!
Her türlü ödev ve dokümanı
www.arsivbelge.com ile kolayca bulabilirsiniz!

Araştırmalarınız için Arama Yapın:


Araştırmalarınız için Arama Yapın:

  
                    

Hz. Muhammedin Hayatı ve islamiyetin Doğuşu
www.arsivbelge.com
Hz Muhammedin (SAV) Hayatı ve İslamiyetin DoğuşuHz. Muhammedin Hayatı ve islamiyetin Doğuşu dokümanıyla ilgili bilgi için yazıyı inceleyebilirsiniz. Binlerce kaynak ve araştırmanın yer aldığı www.arsivbelge.com sitemizden ücretsiz yararlanabilirsiniz.
Hz. Muhammedin Hayatı ve islamiyetin Doğuşu başlıklı doküman hakkında bilgi yazının devamında...
Ödev ve Araştırmalarınız için binlerce dokümanı www.arsivbelge.com sitesinde kolayca bulabilirsiniz.

Hz. Muhammedin Hayatı ve islamiyetin Doğuşu

Hz. Muhammed Hicret'ten 52 yıl önce (Miladi 570), Rebiülevvel ayının 17. gününde Mekke şehrinde dünyaya gelmişlerdir. Babası, Hz. Abdullah daha Hz. Muhammed dünyaya gelmeden, 25 yaşlarında vefat etmiştir. Annesi, Hz. Âmine'yi ise 6 yaşında iken kaybetmiştir. Küçük yaşta babasını ve annesini kaybeden Hz. Muhammed'i, dedesi Abdülmuttalib himayesine aldı ve o zamana kadar kimseye verilmemiş olan Muhammed adını kendisine verdi. O da bir yıl sonra vefat edince, Hz. Muhammed'i amcalarından, Hz. Ali'nin babası Hz. Ebu Talib yanına alıp büyütmüştür. Hz. Muhammed Mekke'nin en büyük ailesi olan Haşimiler'dendi.

Peygamberler, Peygamber olarak dünyaya gelirler ve o vazife için yaratılmışlardır. Peygamberlik gibi ağır bir emaneti yüklenmek için bir hazırlık devresi geçirirler, sonunda ilahi vahye mazhar olurlar ve insanlara ilahi emirleri tebliğe başlarlar.

Hz. Muhammed'in hayatı, Peygamberliğini açıklamaya emir alıncaya kadar; sade, temiz, çok dürüst ve yaşayışı da insanlığa örnek bir yaşayış idi.

Hz. Muhammed genç yaşlarında iken bütün Hicaz'da, daha Peygamberlik gelmeden önce, huylarının güzelliği ve her hususta emin oluşları dolayısıyla, Araplar tarafından Muhammed'ül Emin  diye anılmaya başlanmıştı. Babasından mal, mülk, bir şey kalmadığı için bir hayli fakirdi; yalnız çok soylu bir aileden olduğu için çok itibar görürdü.

Hz. Hatice ile Evlenmesi

Kureyş hanımlarından olan Hz.Hatice ticaretle uğraşmakta idi. Çok zengin ve dul olduğundan, mallarını idare etmesi, ticaretini sürdürmesi için emin bir kişi olarak gördüğü Hz.Muhammed'i kendisine yardımcı seçti. Daha sonra Hz.Muhammed ile Hz.Hatice evlendiler. Evlendiklerinde Hz.Muhammed 25, Hz.Hatice ise 38 veya 40 yaşlarında idi. Hz.Muhammed'in, Hz.Hatice'den iki erkek, dört kız çocuğu olmuştur.Bütün evlatları kendi zamanında ahiret dünyasına göç etti. Hayatta kalan tek evlatları Hz.Fatıma ise Hz.Muhammed'in, Peygamberlikleri zamanında Hicret'ten 11 yıl önce dünyaya gelmiştir.

Hz.Muhammed'in soyu çok sevdiği kızı Ehl-i Beyt ten olan Hz.Fatıma'dan yürümüştür. Hz.Fatıma'dan da, Hz.Peygamber'in çok sevdikleri Ehl-i Beyt ten olan torunları Hz.Hasan ile Hz.Hüseyin dünyaya gelmişlerdir.

ilk Vahy'in Gelişi

Hz.Muhammed ilk vahy'in gelişini şöyle anlatıyorlardı:

Hira dağında, adımın çağrıldığını duyardım; fakat çağıranı göremezdim. Derken bir gün melek göründü bana; kucakladı beni, göğsüne bastırdı, sıktı ve Okuu dedi. Ben okumak bilmem dedim. Tekrar sıktı Okuu dedi. Aynı sözü söyledim. Yine sıktı Okuu  dedi. Ve Kur'an-ı Kerim'in şu ayetlerini okudu:

(1) Oku Rabbinin adıyla ki bütün mahlukatı yarattı, (2) Insanı da bir parça kan pıhtısından var etti; (3) Oku ve Rabbin, pek büyük bir kerem sahibidir, (4) Öyle bir Rab ki kalemle öğretmiştir, (5) Insana bilmediğini belletmiştir (öğretmiştir).  (Alak 1-5. ayetler)

Bu ayetler Hz.Muhammed'e ilk inen surenin ilk beş ayetidir.Hz.Muhammed'e, Allah tarafından ilk vahiy Ramazan ayında nazil olmuştur.

Ramazan ayı ki onda Kur'an inzal olunmuştur. Kur'an nas için aynı hidayettir; doğru yola götüren, hak ile batıl arasını ayıran açık delillerdir.  (Bakara 185. ayet)

Kur'an-ı Kerim, Hz.Peygamber ebedi aleme göçene kadar 23 yılda tamamlanmıştır. Nazil olan bütün ayetler, Allah tarafından zaman zaman vahiy edilmiştir.

Kur'an-ı Kerim'de; kulun, yani Peygamber'in Allah ile ancak vahiy yoluyla konuşabileceği anlatılmaktadır. Bu konudaki ayetler de şunlardır:

Vahiyle veya perde ardından olması veya bir elçi gönderip ona kendi izniyle dilediği şeyi vahiy etmesi suretlerinden başka hiçbir suretle Allah'ın konuşması hiçbir insana müyesser olmaz. Çünkü O yücedir, işinde hakimdir.  (Şura 51. ayet)

(192) Kur'an şüphesiz Rabbelaleminin indirmesidir. (193-194-195) Sen Tanrı azabıyla korkutanlardan olasın diye onu ruh-i eminu açık olan Arap diliyle indirmiştir.  (Şuara 192-195. ayetler)

(16) (Ey Muhammed)! Vahiy bitmesin diye acele almak için dilini kımıldatma. (17) Çünkü onu kalbinde toplamak ve lisanında kıraatini sabit kılmak bize aittir. (18) Sana Kur'an-ı Kerim'i kıraat eylediğimizde sen onun kıraatine tabi ol. (19) Onu izah ve beyan yine bize düşer.  (Kıyamet 16-19. ayetler)

Peygamber Oluşu

Hz.Muhammed 40 yaşlarında iken (Miladi 610), yine Hira dağındaki mağarada halvette bulunuyordu. Bu sefer Allah tarafından, kendisini doğrudan doğruya Peygamberlik görevine çağıran, Kur'an-ı Kerim'in Müddesir Suresi'nin 1-7. ayetleri nazil oldu.

(1) Ey örtüsüne bürünmüş Peygamber! (2) Kalk azapla korkut. (3) Rabbini büyüklükle an, (4) Elbiseni temiz tut. (5) Azaba bais olan şeyleri bırak. (6) Çok istemek üzere bir şey verme. (7) Rabbin için her şeye katlan.

Gelen bu vahiy den sonra artık vahiy lerin arkası kesilmedi. Sürekli ve zamana bağlı olarak vahiy  gelmeye başladı. Hz.Muhammed'in, Peygamberlik hayatı iki devreye ayrılır. Birinci devre Peygamberliğinin başlangıcından Medine'ye Hicret'ine kadar geçen 13 yıllık dönemdir (Miladi 610-622). Ikinci devre ise Hz.Peygamber'in Hicret'ten, Hak'ka vuslat edinceye kadar geçen 10 yıllık dönemdir (Miladi 622-632).

Hz.Muhammed halkı Islamiyete davete başladığında, erkeklerden ilk olarak Hz.Ali, kadınlardan da Hz.Muhammed'in eşi Hz.Hatice Müslüman olmuş; ona inanmışlar, uymuşlar ve ezeli imanlarını izhar etmişlerdir. Belli bir süre sonra da Hz.Muhammed; önce akrabalarını, ardından Safa Tepesine çıkarak tüm Mekke halkını, Allah'tan gelen emir gereğince açıktan açığa, Müslüman olmaya çağırmaya başladı.

Kardeşi, Veziri, Vasiysi, Halifesi

Kur'an-ı Kerim'in Şuara Suresi'nin 214-216. ayetleri:

(214) Pek yakın kavim ve kabileni (akrabalarını) Allah azabıyla korkut. (215) Sana tabi olan mü'minlere kanadını alçak tut. (Onlara karşı yumuşak davran, lutufla muamele et) (216) Kavim ve kabilen sana karşı gelirlerse -Ben sizin işlediklerinizden varesteyimu dersin. 

Bu ayetler nazil olunca Hz.Muhammed, Hz.Hatice'ye yemek hazırlatmış ve Hz.Ali'ye de; Haşim oğulları soyundan olanları çağırmasını  emir buyurmuşlardı.

Yemekten sonra Hz.Muhammed:

Ben bütün insanlara, Tanrı elçisi olarak gönderildim. Ulu ve yüce Allah, mensub olduğum boydan, bana en yakın olanları korkutmamı buyurdu. Allah'tan başka yoktur tapacak demezseniz, sizi azabından kurtaramam  buyurdular. Amcası Ebu Leheb; Bizi bunun için mi çağırdın  dedi ve yakışmayacak sözler söyledi. Gelenler de dağılıp gittiler.

Hz.Muhammed, Haşim oğullarını bir kere daha çağırdı. Yedirdi, içirdi. Sonra; Ey Haşim oğulları  dedi. Bana itaat edin, yeryüzüne hakim olun. Içinizden kim bana yardım eder, bu işte beni kuvvetlendirirse kardeşim, vasiyim, vezirim, varisim ve benden sonra halifem olur  buyurdu. Içlerinden hiçbiri cevap vermedi. Genç yaşta olan Hz.Ali ayağa kalkıp; Ey Tanrı elçisi! Bu işte ben sana yardım edeceğim  dedi. Hz.Muhammed; Otur  buyurdu ve sözünü bir kere daha tekrarladı. Yine Hz.Ali'den başka cevap veren çıkmadı. Üçüncü defasında Hz.Peygamber, Hz.Ali'ye; Otur  buyurdular ve Hz.Ali'ye hitaben; Artık kardeşim, vasiyim, vezirim, varisim ve benden sonra halifem sensin  demişler ve toplantıda bulunan Haşim oğullarına Ali'ye itaat edin  buyurmuşlardır.

Hz.Muhammed'in getirmiş olduğu yeni din, Mekke'de büyük muhalefetle karşılaştı. Bilhassa Kureyş'in ileri gelenleri, Hz.Peygamber'in halkı Islam'a davetine, şiddetle karşı çıktılar. Çünkü Islamiyet puta taparlığı kaldırıyor, insan hakları üzerine birçok yenilikler getiriyordu. Bu durumda, Hz.Muhammed davetlerini bir müddet gizli tutmak zorunda kalmıştır.

Bu dönemde Islam dinini kabul edenlerin büyük bir çoğunluğu, üst düzeyden mal ve canlarını vermekten çekinmeyen kişiler oldukları halde, onlarda bir müddet dinlerini gizlemek zorunda kalmışlardır.

Az zamanda yeni dinin müminleri çoğaldı. Bunlara Tanrı'ya teslim olan anlamına gelen Islam denildi. Ilk Müslümanlar çok ağır hakaretler, işkenceler gördükleri halde, imanlarından, inançlarından asla dönmediler, kendilerine ve yakınlarına yapılan işkencelere tahammül ettiler.

Hz.Muhammed'in halkı Müslüman olmaya çağırışı, bulundukları mevki ve ellerindeki güçleri yitirebilecekleri kaygısıyla, Mekkeli müşrikleri (inkarcıları-inanmayanları) tedirgin etti. Ka'be'den putlarının kaldırılmasının, ticaretlerini engelleyeceği ve bir takım alışkanlıklarına son verileceği için büyük bir tepki gösterdiler.

Bu ortamda Arabistan diyarı görülmemiş bir ahlaksızlık ve cehalet içindeydi. Onun için Hz.Muhammed'den önceki Arap tarihine Cahiliye devri denir. Hz.Muhammed'e kadar Hak dini Hıristiyanlıktı. Ancak Hıristiyanlık dini, Tanrı görüşüyle de, hukuk sistemiyle de, artık insanlığın ihtiyacını gerektiği gibi karşılayamıyordu.Müslümanlık, bütün Peygamberleri Allah tarafından gönderilmiş elçiler olarak kabul ediyordu.

Bu yıllarda Islamiyet'i kabul eden, kimsesiz ve yoksul olan Müslümanlara; müşriklerin, inkarcıların yaptıkları cefalar, eziyetler gittikçe artmaktaydı. Hz.Muhammed'in, Islamiyet'e davete başladıklarının 10. yılında (Miladi 620) o yılın Ramazan ayında, üç gün arayla amcası Hz.Ebu Talib ile vefalı eşi Hz.Hatice vefat ettiler. Müslümanlar o yıla Hüzün Yılı  adını verdiler

PEYGAMBERIN ÖLÜMÜ(SAV)

Hicretin onuncu yılında Rasülullah (s.a.), yüz binden daha fazla müslümanla birlikte Medine'den hacc için hareket etti. Bu hacc esnasında Arafat dağı yanında, Islam'ın anayasası kabul edilen veciz ve ölümsüz hutbesini iradetti. Bu hutbesinde, Islam'ın temel ilke ve kaidelerini beyan ederek, insanlar arasında fark gözetmeyen bir eşitlik ilan etti. Şöyle diyordu:
"Ey nas! Biliniz ki Rabbiniz birdir, babanız birdir. Hepiniz Adem'densiniz. Adem de topraktandır. Allah yanında en üstününüz, O'ndan en çok korkanınızdır. Arab'ın, Arab olmayana üstünlüğü yoktur; üstünlük ancak takva iledir."
Kur'an-ı Kerim'in nüzulü de Maide suresinin 3. ayetindeki, "Bugün size, dininizi kemale erdirdim, size olan nimetimi tamamladım ve size din olarak Islam'ı seçtim." kavl'i şerifinin nazil olmasıyla tamamlanmıştı.
Veda Hacc'ının üzerinden henüz üç ay geçmemişti ki, Rasülullah (s.a.) ateşli bir hummaya yakalandı. Onun hastalığının şiddetlendiğini gören Ensar, Mescidi Nebi'de toplanmışlardı. Fadl b. Abbas ve Ali b. Ebi Talib, bu durumu Peygamber Efendimize ulaştırdılar. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz, Ali, Abbas ve Fadl'a dayanarak Ensarın huzuruna çıktı. Başı sarılıydı. Minber'in alt basamağında oturdu, Allah'a hamd ve senadan sonra şöyle hitap etti; "Ey nas! Duydum ki, siz peygamberinizin ölmesinden korkuyormuşsunuz. Allah'ın benden önce gönderdiği peygamberlerden ebedi yaşayan biri var mı ki, ben sizin içinizde ebedi kalayım? Bilesiniz ki, elbette ben Rabbime kavuşacağım, siz de bana ulaşacaksınız. Size, ilk muhacirlere hayırlı davranmanızı vasiyet ederim. Bütün muhacirler de birbirlerine karşı hayırlı olsunlar. Allahu Teala şöyle buyurur; "Asra (yani peygamberlik çağına, yahut bütün zamana veya ikindi namazına) andolsun ki, insan ziyan içindedir. Ancak inanıp iyi işler yapanlar, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka" (onlar ziyandan kurtulmuşlardır.) Her iş, Allah'ın izniyle, iradesiyle cereyan eder. Siz olacak şeylerin sırasını değiştiremezsiniz, Allahu Teala sizden birinizin acelesiyle, acele davranmaz. Allah'ın iznine, iradesine galebe etmeğe çalışanlar, en sonu mağlub olurlar. Allah'ı aldatmak isteyenler de muhakkak aldanırlar. Nitekim o, şöyle buyurur: "Demek iş başına gelecek olursanız, yeryüzünde bozgunculuk çıkaracak ve akrabalık bağlarını koparacaksınız."
"Ey nas! Size Ensar halkına da hayırlı olmanızı vasiyet ederim, çünkü onlar sizden önce iman yurdunu hazırlamışlardır. Onlara iyi muamele ediniz. Onlar sizi kendi mahsullerine ortak etmediler mi? Evlerini sizinle paylaşmadılar, sizi vaktiyle evlerinde ağırlamadılar mı? Kendileri ihtiyaç içinde oldukları halde, her hususta sizi nefislerine tercih etmediler mi? O halde (ey muhacirler!) sizden biriniz iki adam arasında hakemlik yapmak görevine getirilirse Ensarın iyilik edenlerine teveccüh ve ikram etsin, fenalık yapanların kusurlarından da vazgeçsin. Biliniz ki, kendinizi onlara tercih edemezsiniz. Biliniz ki, ben size karşı çok merhametliyim, yine biliniz ki, ben Rabbime kavuşacağım, sizler de bana kavuşacaksınız. Buluşacağımız yer, Kevser havuzunun kenarıdır. Benimle havuz kenarında buluşmak isteyenler dillerini gerekli olan şeylerin dışındaki boş şeylerden çeksinler."
Rasülullah (s.a.), 13 Rebiülevvel h. 11 (8 Haziran 632) pazartesi günü ruhunu teslim etti. Risaleti tebliği etmiş, kendisine verilen emaneti en mükemmel bir şekilde yerine getirmiş olarak ömrünün 63'ünde Rabbimizin rahmetine kavuştu.
Rasülullah'ın vefat haberi, müslümanlar üzerinde müthiş bir tesir icra etti, öyle ki büyük bir şaşkınlığa düşerek peygamberlerin de, diğer insanlar gibi öleceklerini bildiren ayetleri bile unuttular. Kılıcını çekip dikilen Ömer b. Hattab, Rasülullah'ın öldüğünü söyleyenleri ölümle tehdit ediyor ve şöyle diyordu: "Münafıklardan bir adam, Rasülullah'ın vefat ettiğini zannetmiştir. Hayır vallahi! O ölmedi, lakin Musa'nın gittiği gibi, dönmek üzere Rabbine gitti. Vallahi Rasülullah dönecek ve öldüğünü söyleyenlerin ellerini kesecektir."
Rasülullah'ın vefatını duyan Hz. Ebubekir, Mescid'in önüne geldiğinde Ömer hala, halka bir şeyler söylüyordu. O, bunlara aldırmaksızın doğruca Rasülullah'ın bulunduğu odaya girdi. Üzerindeki örtüyü kaldırarak şöyle dedi: "Babam ve anam yoluna feda olsun ya Rasülellah! Ölümünde de, diriyken olduğu gibi ne kadar güzel ve temizsin. Senin ölümünle, hiçbir peygamberin ölümüyle kesilmemiş olan peygamberlik son bulmuştur. Şanın ve şerefin o derece büyük, o kadar güzel vasıflara sahibsin ki, tanıtılmak ve üzerine ağlanmaktan münezzehsin. Ya Rasülellah! Ölümünle insanlara teselli oldun, zira nübüvvet özelliklerinle hususiyet kazanmış olmana rağmen ölüm sana da yetişti. Ölümle o derece umumileştin ki, ölümlü olmakta hepimiz seninle eşit olduk. Kendin tercih etmemiş olsaydın, ölümün nefislerimize çok zor gelirdi, eğer bizi ağlamaktan menetmemiş olsaydın, senin için gözyaşları döker; hatta göz pınarlarımızı kuruturduk. Ama, yine de göz yaşımızı tutmağa gücümüz yetmiyor. Şiddetli üzüntü ve kederi üzerimizden atamıyoruz. Allah'ım bizden ona selam ulaştır. Ya Muhammed (s.a.)! Rabbinin katında bizi unutma, hatırında kalalım. Sekinet ve rahatlık yaratılmamış olsaydı, korku ve üzüntü de yaratılmazdı. Allahım, nebine bizden selam ulaştır, onu aramızda muhafaza et!"
Hz. Ebubekir, daha sonra Rasülullah'ın naşının başından ayrıldı, dışarı çıkarak halka hikmetli ve anlamlı hutbesini irad etti. Bu hutbe müslümanların aklını başına getirdi ve düştükleri hatayı hemen anladılar. Hz. Ebubekir şöyle hitap etmişti: "Şehadet ederim ki, Allah birdir, O'ndan başka ilah yoktur, O'nun hiçbir ortağı yoktur. Yine şehadet ederim ki, Muhammed O'nun kulu ve rasülüdür. Yine şehadet ederim ki, Kitap (Kur'an) nazil olduğu, din meşru kılındığı, Hadis iradedildiği, söz söylendiği gibi mahfuzdur. Allah, apaçık bir hakikattır," sonra da şöyle dedi: Ey nas! Muhammed'e kulluk eden var idiyse bilsin ki: Muhammed muhakkak ölmüştür; Allah'a tapanlara gelince, şüphesiz Allah diridir, ebediyyen bakidir." Devamla şu manadaki ayetleri okudu:
"Muhammed sadece bir elçidir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse siz ökçelerinizin üzerinde
geriye mi döneceksiniz? Kim ökçesi üzerinde geriye dönerse, Allah'a hiç bir ziyan veremez. Allah, şükredenleri mükafatlandıracaktır.  Ve devam etti: "Allahu Teala işini, size vasiyet etmiştir, onda ümitsizlik ve sabırsızlığa düşmeyiniz. Şüphesiz Allah, sizin yanınızdaki ve kendi yanındaki şeyleri Nebisi için seçmiştir. Onu, yarlığamasına çekip almış, Kitabını ve nebisinin sünnetini sizde bırakmıştır. Bu ikisine sarılan doğruyu bulur, o ikisinin arasını ayıran sapıtır. Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan kimseler olunuz. Şeytan, Peygamberimizin ölümü sebebiyle sizi aldatmasın, dininizden saptırmasın. Şeytanı aciz bırakacağınız şeyde, ondan acele davranınız. Size ulaşmasına fırsat vermeyiniz."
Malik b. Enes'in şöyle dediği rivayet edilir: "Bana ulaştığına göre Rasülullah (s.a.), pazartesi günü vefat etmiş, salı günü defnedilmiştir. Müslümanlar, cenaze namazını gurublar halinde, imamsız olarak kılmışlardır." Sahabe-i Kiram, Rasülullah'ın nereye defnedileceği hususunda ihtilafa düşmüşler, bazıları doğum yeri olan Mekke'ye, bazıları ashabının yanına Cennetü'l-Baki' kabristanına bazıları da kendi mescidine gömülmesini teklif etmişlerdi. Bu esnada söz alan Hz. Ebubekir, Peygamber Efendimizin "Hiçbir peygamber, vefat ettiği yerin dışında bir mahalde defnedilmemiştir." mealindeki hadisini rivayet ederek, bu ihtilafın ortadan kalkmasını sağladı.


Ekleyen:Ümit SERT
Kaynak:(Alıntıdır)
Aradığınız Dokümanı Bulamadıysanız, Farklı Araştırmalar Yapmak İstiyorsanız Site İçi Arama Yapabilirsiniz!

Ödev ve Araştırmalarınız için www.arsivbelge.com Sitesinde Kaynak Arayın:

Ödev ve Araştırmalarınız için Arama Yapın:
     Benzer Dokümanları İnceleyin
Hz. Muhammedin Hayatı(5363)

Hz Hatice: İlk Eş ve İlk Yoldaş(5363)

Ezanın Doğuşu(5359)

          Tanıtım Yazıları
      
Türkçe İtalyanca ve Almanca Cümle Çevirisi İçin Birimçevir Sitesi

Esenyurt, Beylikdüzü ve Kartal Bölgelerinde Satılık Daire İlanları

Belge Çevirisi

Siz de Tanıtım Yazısı Yayınlamak İçin Tıklayın

Diğer Dökümanlarımızı görmek için: www.arsivbelge.com tıklayın.          

Siz de Yorum Yapmak İstiyorsanız Sayfanın Altındaki Formu Kullanarak Yorum Yazabilirsiniz!

Yorum Yaz          
Öncelikle Yandaki İşlemin Sonucunu Yazın: İşlemin Sonucunu Kutucuğa Yazınız!
Ad Soyad:
          
Yorumunuz site yönetimi tarafından onaylandıktan sonra yayınlanacaktır!