Araştırma ve ödevleriniz için her türlü kaynağı ve dokümanı En Geniş Araştırma ve Ödev Sitesi: www.arsivbelge.com ile bulabilir ve İsterseniz siz de kendi belge ve çalışmalarınızı gönderebilirsiniz!
Her türlü ödev ve dokümanı
www.arsivbelge.com ile kolayca bulabilirsiniz!

Araştırmalarınız için Arama Yapın:


Araştırmalarınız için Arama Yapın:

  
                    

İmarethaneler ve imarethanelerin amacı ve önemi
www.arsivbelge.com
İmarethaneler ve Önemiİmarethaneler ve imarethanelerin amacı ve önemi dokümanıyla ilgili bilgi için yazıyı inceleyebilirsiniz. Binlerce kaynak ve araştırmanın yer aldığı www.arsivbelge.com sitemizden ücretsiz yararlanabilirsiniz.
İmarethaneler ve imarethanelerin amacı ve önemi başlıklı doküman hakkında bilgi yazının devamında...
Ödev ve Araştırmalarınız için binlerce dokümanı www.arsivbelge.com sitesinde kolayca bulabilirsiniz.

İmarethaneler ve imarethanelerin amacı ve önemi

Osmanlı’da sosyal bir müessese, bir hayır kurumu olan imarethane kelime anlamı olarak, “imar edilmiş”, “inşa edilmiş”, anlamında olup cami, mescid, medrese, darüşşifa, kervansaray, türbe gibi birimlerin tamamı için kullanıldığı gibi bu yapılardan biri olan aşhane içinde kullanılmıştır. Aslen Arapça bir kelime olan imara, yerleşim ve toprağı işleme yada bina yapma, oturulacak hale getirme anlamlarına gelir.

Buna rağmen imaretlerin anlamı hususunda kesin bir sonuca varılmamış ve bilim adamlarının birbirinden farklı görüşleri tartışmaya sebep olmuştur. Osman Nuri Ergin imaretleri sadece, aşhane olarak değil, geniş anlamda eğitim, sağlık, dini vb. hizmetlerin verildiği bir kurum olarak görmektedir. Semavi Eyice gibi düşünen bilim adamları ise imaret kavramının, Selçuklularda geniş anlamda kullanıldığını, Osmanlıların ilk dönemlerinden itibaren bu anlamın daralarak, sadece aşhaneleri (mutfak) ifade ettiğini söylemektedirler. İmarethaneler, Avrupa sözlüklerinde ise daha çok geniş anlamda kullanılmıştır. Öyle ki bir Alman gezgini imarethanelerden, han veya saray türü bir kurum olarak bahsetmiştir.

Osmanlı Türkçe’sinde genel anlamda cami, mescid, medrese gibi yapılar topluluğunu da kapsayan imaret kelimesi, öğrenci ve yoksullara yiyecek dağıtmak işlevini gören aşhaneleri ifade etmek için kullanılmıştır. Bu aşhanelerde, medrese talebelerine, misafirlere, cami ve hayrat hademesi ve yoksullara, öğle ve akşam olmak üzere günde iki öğün yemek dağıtılmıştır. Osmanlı, sosyal yardımlaşma kurumlarının başında gelen bu imaretlerden ilki Orhan Bey döneminde kurulmuş olup, varlığını etkin bir şekilde II. Meşrutiyet’e kadar devam etmiştir. Bu tarihte pek çok imarethane kapatılmış, kalanlar ise daha önceki fonksiyonlarını kaybetmiştir. Buna rağmen Osmanlı imarethane geleneği, aşevi, aşhane ismi altında günümüze kadar devam etmiştir.

Osmanlı’da ilk imaret Orhan Bey döneminde İznik’te kurulmuş olup, bundan sonra çeşitli şehirlerde pek çok imarethane tesis edilmiştir. İmaretleri daha çok sultanlar, onların annesi, eşleri, kızları kurdurmuşlardır. Vezirler, Paşalarda  şan, şereflerinin devamı için, servetlerini imaretlere bağışlamışlardı. Devlet erkanının, imaretler hususundaki bu davranışı, Osmanlı tebaasındaki zenginleri de etkilemiş ve onlarda, imaretlerin kuruluş ve devamı için çaba sarf etmişlerdir. Bu durum, Osmanlı insanlarının, İslam dininin yardımlaşma ve dayanışma anlayışına verdiği önemin bir sonucudur.

 

A) OSMANLI ÖNCESİ İMARETHANE BENZERİ UYGULAMALAR

 Osmanlı öncesi imarethane benzeri uygulamalar, Osmanlılardaki imarethane sistemine  temel teşkil etmiştir. Orta Asya Türkleri de dahil olmak üzere, bütün Türk Devletlerinde  ve İslam dünyasında benzer uygulamalar mevcuttu. Orta Asya Türk Devletlerindeki toy ve şölen geleneği bu sistemin ilk örneklerini oluşturmuştur. Yine Karahanlı ve Gazneli gibi ilk Müslüman Türk Devletlerinde de sofra kurarak halka yemek dağıtma geleneği bulunmaktaydı. Bu gelenek, Türk Hükümdarları tarafından, Tanrı tarafından kendilerine verilen bir görev olarak kabul edilmekteydi. Bu sofra kurma geleneği Mısır’da kurulmuş olan Fatimilerde de vardı ve bu sofralara “Simat” adı verilmekteydi.

Türklerde bu sofra kurma geleneği, benzer bir şekilde İslam’ın ortaya çıkışından sonra İslam topraklarında da görülmüştür.Medineli Ensar ve Muhacirlerin fakir olanlarının ihtiyaçlarını karşılamak için kurulmuştur. İlk Müslüman zenginleri tarafından başlatılan bu uygulama daha sonra Dört Halife, Emeviler, Abbasiler devrinde de devam etmiştir.

İlk kez eski Türk Devletlerinde görülen bu uygulama, İslam’ın ortaya çıkışından sonra yaygın olarak, İslam Devletlerinde de görülmüştür. Selçuklular ve Türk Beyliklerinde de var olan imarethaneler, gelişmiş bir şekilde Osmanlılara intikal etmiştir.

Osmanlılardan önce Anadolu dışındaki coğrafyalarda görülen imarethane benzeri kurumlar, Türkler sayesinde Anadolu’da da kurulmaya başlamıştır. Selçuklular döneminde var olan fityan ve Ahi teşkilatları, Anadolu’da imarethanelerin kurulmasına yardımcı olmuştur. Yine ticaret yolları üzerindeki yolculara hizmet vermek amacıyla kurulan hanlar da, imarethanelerin kurulmasında pay sahibidir. Bizans Devletindeki imarethanelere benzeyen eksenon adı verilen kurumlar bulunmaktaydı. Bu kurumlar Selçuklular zamanındaki han ve saraylara benziyordu ve eksononlar Türklerin hanları ve sarayları kurmasında etkili olmuştur.

 

B) OSMANLI İMARET SİSTEMİ

 İhtiyaç sahiplerine yemek dağıtmak amacıyla kurulan bu sosyal yardımlaşma müessesi, Osmanlılardan önceki devletlerde farklı şekillerde varlığını sürdürmüştür. Osmanlı Devleti döneminde ise daha gelişmiş bir şekilde devam etmiştir. Şüphesiz bu durum Osmanlı Sultanlarının yönetim anlayışı ile tam bir uyum içerisindeydi ki bu yüzden geniş bir kitlenin hizmetine sunulmuştur.

Vakıf sisteminin de bir parçası olarak görebileceğimiz imarethaneler, bir şeyhin (imaret yöneticisi) idaresinde vakıf kurallarına göre yönetilmekteydi. Her imaretin kendine has bir işletme kurları olmasına rağmen, aynı amaç doğrultusunda hareket etmekteydi. Hizmetin en iyi şekilde verilmesine ve kaliteli yemek sunumuna dikkat edilirdi. Yine yemek dağıtımının yanı sıra bazı kimsesiz çocuklara belli bir maaş da bağlanabilirdi. Belirtilmesi gereken bir husus da arta kalan yemeklerin, kuşların doyurulmasında kullanılmasıdır ki bu durum Osmanlı insanının yardımlaşma konusunda ne kadar duyarlı olduğunun bir göstergesidir.

 

1) İMARETHANELERİN KURULUŞU VE GELİŞİMİ

 Kültürel yönde toplumu geliştirmek, bireyler arasındaki sosyal yardımlaşmayı arttırmak, öğrencilere, yoksullara, kimsesizlere ve yolculara yardımda bulunmak gerekliliği Osmanlı Devleti’nin kuruluş döneminde imarethanelerin kurumsallaşmasına vesile olmuştur. Bütün bu amaçlar doğrultusunda hanedan üyeleri başta olmak üzere, devlet adamlarının da desteği ile imarethaneler kurulmaya başlanmıştır.

Osmanlı Devleti’nde ilk imarethane, daha devletin kuruluş devrinde Orhan Bey tarafından 1336’da İznik’te kurulmuştur. Osmanlı sultanlarının sosyal yardımlaşmaya verdiği önem böylece kendini göstermiştir. Hatta Orhan Bey bu ilk imarethanenin açılışında bizzat kendi yemek dağıtmıştır. Orhan Bey, İznik’te kurdurduğu bu ilk imarethanenin idareciliğini şeyh Edebali’nin müridi Hacı Hasan’a vermiştir. Orhan Bey’den sonra oğlu Murad Hüdevendigar’da Kaplıca Nahiyesi’nde bir imarethane açmıştır. Ayrıca bu imarethanenin devamlılığını sağlayabilmek için pek çok arazi vakfetmiştir.

 

I. Murad’dan sonra, Yıldırım Beyazıd, Çelebi Mehmet ve II. Murad tarafından da başta Bursa olmak üzere çeşitli şehirlerde imarethaneler açılmıştır. Ayrıca XV. Yüzyılda Balayır, Edirne, Uzunköprü, Gelibolu, Serez, Gümülcine, Manisa, Mihaliç, Turhal, Filibe, Yenice-i, Vardar gibi yerlerde çeşitli kişiler tarafından imarethaneler kurulmuştur. XVI. Yüzyıla gelindiğinde Anadolu Eyaleti’nin çeşitli şehirlerinde 45, Rumeli Eyaleti’nde 35, İstanbul da ise 20 imarethane bulunmaktaydı. İstanbul’daki imarethanelerin en önemlisi Fatih tarafından Şahn-ı Seman Medreselerinin yanına kurulmuş olan imarethanedir. Fatih, bu imarethaneyi yaşatmak için İstanbul’un çeşitli semtlerinde 2466 dükkân, 1130 ev, 54 değirmen, 14 hamam, 9 bahçe, 3 han gelirini Fatih Camiini ve imarethanesi vakfetmiştir.

İstanbul’da Fatih İmarethanesinin dışında Yeni Valide, Beyazıd, Mihrişah Sultan, Süleymaniye, Laleli Atik Valide Sultan, Haseki Sultan, Şehzade gibi külliyelerinde içinde imarethaneler bulunmaktaydı. Bunların dışında Anadolu’da Afyonkarahisar’ın Sincanlı kazasında Sinan Paşa İmarethanesi Anadolu’daki en önemli imarethanelerdendi. Bundan başka Anadolu’da Erzurum, Ankara, Amasya, Manisa, Kayseri gibi şehirlerde de imarethaneler mevcuttu. Anadolu dışında Balkan Yarımadasında da pek çok imarethane vardı. Bunlardan Edirne’deki Sultan II. Murad imarethanesi oldukça önemlidir.

Osmanlı Sultanları Anadolu ve Balkanlardan başka fethettiği Arap topraklarında da imarethaneler tesis etmişlerdir. Bunlardan ilki Kanuni Sultan Süleyman tarafından, Hürrem Sultan adına Haremeyn’de kurulmuştur. Yine II. Selim Mekke ve Medine’de, III. Murad ise Medine’de birer imarethane tesis etmişlerdir. III. Murad Medine’deki imarethanenin ihtiyaçlarının karşılanması için Mısır’da, geliri 2100 erdep hububat olan 20 köy vakfetmiştir. Bundan başka Medine’de Üsküdarlı Mahmud Efza Efendi tarafından Mekke’de ise IV. Mehmed’in hasekisi Gülnuş valide Sultan tarafından birer imarethane tesis edilmiştir. Gülnuş Valide Sultan İmarethanesi bunların en önemlisidir.

Osmanlı Devleti’nin kuruluş devrinde başlayan imarethane inşası, Osmanlı fetihlerine paralel olarak sayıca artış göstermiştir. 1530’lar da Osmanlı topraklarında 83 imarethane faaliyet gösteriyordu. XVII. Yüzyılda ise bu sayı 100den fazladır. XVIII ve XIX. Yüzyılda da imarethane yapımına devam edilerek bu sayı arttırılmıştır. Ancak imarethane inşası devletin kuruluş ve yükselme döneminde olduğu kadar hızlı değildir.

 

2) İMARETHANELERİN İŞLEYİŞİ VE HİZMETLERİ

 İmarethaneler, bir külliyenin parçası veya tek başına bir kurum olarak ait olduğu vakfın nizamnamesine göre işletilirdi. İmarethane personelinin ücretleri, imarethanenin işleyiş tarzı, dağıtılacak yemeklerin miktarı ve çeşidi de bu nizamnameye göre düzenlenirdi. Bu nizamnamede ihtiyaç sahiplerinin ne kadar yemek alacağı, nerede ve nasıl oturacağı gibi genel kurallar belirtilmekteydi. Yine bu nizamnamelerde, imarethanelerden kimlerin ne derecede yararlanacağı da belliydi. Bu kurumlardan daha çok medrese talebeleri, cami ve hayrat görevlileri, fakirler, yolcu misafirler yaralanmaktaydı. Bunun yanı sıra bazı imarethaneler kimlerin yemek yiyeceği hususunda bir sınırlama getirmeksizin herkese açıktı. İmarethanelerden yaralanma konusunda belirtilmesi gereken önemli bir nokta da bazı imarethanelerin yemek vermesinin yanı sıra, kimsesiz çocuklara belli bir yaşa kadar maaş bağlanmasıdır. Daha çok günlük 3-5 akçe olan bu maaşlar, imarethane vakfının gelir durumuna göre değişebiliyordu.

Vakıf nizamnameleri, imarethanede dağıtılacak yemeklerin çeşitlerini ve miktarını belirttiği gibi bu yemeklerin kaliteli olmasını da bildirmekteydi. Özellikle yemeklerin kaliteli olmasına dikkat edilmekte ve yemeklerin denetim yapılması öngörülmekteydi. İmarethanelerde genellikle fodla (imaret ekmeği), çorba, pilav, aşure, zirve gibi yemekler verilmekteydi. Ramazan ayı hariç günde iki öğün verilen bu yemekler, kısıtlı imkânlarla hizmet veren imarethanelerde çorba ve pilavdan ibaretti. Bunun yanı sıra bazı özel günlerde (Perşembe ve Cuma günü, mübarek günler, bayramlar) daha çeşitli özellikle de etli yemekler verilmekteydi. Geliri iyi olan imarethanelerde ise sürekli etli yemekler dağıtılmaktaydı. Başta İstanbul’daki imarethaneler olmak üzere çeşitli şehirlerdeki sürekli çalışan imarethanelerde, her gün 1000’in üzerinde insan istifade ederdi. İstanbul’daki büyük imarethanelerde yaklaşık 5000 kişiye yemek dağıtılırdı. İstanbul’daki bütün imarethaneler düşünüldüğünde bu sayı 30000’e ulaşmaktadır. Ülke geneli düşünüldüğünde bu sayının birkaç kat artacağı varsayılırsa, imarethane sisteminin kapsamı ve işlevi daha iyi anlaşılacaktır.

 

3) İMARETHANELERİN PERSONELİ

 Vakıf nizamnamesine göre imarethane personelinin seçimi ve nasıl davranması gerektiği de belli kurallara bağlanmıştır. Özellikle personel seçimine önem verilmiş ve personel olarak alınacaklar imtihana tabi tutulmuştur. Bir komisyon tarafından yapılan imtihanlarda, meslek bilgisi, teknik beceri ve uygulama da yeterlilik aranmaktaydı. Örneğin ekmekçi olarak alınacak bir kişi, ekmekçibaşılardan meydana gelecek bir komisyon tarafından imtihan edilirdi. Bu imtihanda yoğurma, pişirme, fırın yakma, ısı ayarlama gibi konularda adayın becerisi ölçülürdü. Eğer aday başarı kazanırsa görev alabilirdi.

İmarethaneler kapasitesine göre personel çalıştırırdı. İmarethanenin genelinde sorumlu olan şeyh adı verilen bir görevli bütün işlerin idaresinin kontrolünü üstlenmişti. Şeyhin idaresinde olan, çeşitli mesleklerden pek çok görevli imarethane hizmetinde çalışmaktaydı ki bunları şöyle sıralayabiliriz.

Aşpez veya tabbağ: İmarethanelerde yemek pişiren aşçıya verilen isimdir. Aşçılarda aranan en önemli özellik bütün yemek çeşitlerini mevsimine göre en lezzetli şekilde pişirebilmesidir.

Reis-i Aşpez: Özellikle büyük imarethanelerde birden fazla aşçı bulunduğunda bunların başkanlarına denir.

Kaşe-şuyan: Bulaşıkçılara verilen isim

Kaşe-keşan: Yıkanan tabakları servise hazır hale getirip, yemek sonrasında da bunları toplayıp bulaşıkçılara teslim eden kişi.

Nakib-i Nan: Pişirilen yemekleri dağıtan kişi.

Nekkad-ı Gendüm: Buğdayı ayıklayıp temizleyen kişi

Nekkad-ı Ürz: Pirinci ayıklayıp temizleyen kişi

Gendüm Küb: Buğdayı dövüp yemek pişirilecek hale getiren kişi

Hapbaz: Ekmek yapan kişi

Vekil-i Harç: İmarethaneler için gerekli malzemelerin satın alınmasından sorumlu kişi

Katib-i  Kilar: Vekil-i Harc’ın yaptığı işlerde yanında bulunmakla görevli kişi

Keyyal: Ölçme ve tartma işlerinden sorumlu kişi

Hamal-ı Güşt: İmarethane için gerekli olan etin alınmasından sorumlu kişi

Emin-i Sarf, Kilardar, Kilari ya da Kilerci: İmarethanelerdeki malzemelerin günlük sarfiyatını düzenleyen kişi

Mühürdar: İmarethanelerdeki mahsen ve kiler gibi yerlerin kapı kilitlerini mühürleyip açmakla görevli kişi

Anbar-i Dakik: Un taşımaktan sorumlu kişi

Arpa Emini: Misafirlere ait hayvanların ihtiyacı olan arpayı temin eden kişi

Anbari: Hayvanın yiyeceklerinin konulduğu anbarın sorumlusu

Bağban veya bahçevan: İmarethanelerin bahçelerinden sorumlu kişi

Kâtip: Gelir gider kayıtlarını tutan kişi

Ferraş, Kayyım veya Çerağdar: İmarethanenin bakım ve temizliğini yapan kişi

 

C) İMARETHANELERİN KAPATILMASI

 Osmanlı Devletinde sosyal yardımlaşmanın, kültürel gelişmenin, iktisadi hayatın koruyucularından olan imarethaneler, Osmanlı’nın son dönemlerinde vazifelerini hakkıyla yerine getiremez olmuşlardır. Bunun en önemli nedeni de Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılardı. Bunun sonucunda II. Meşrutiyet döneminde 20 Mart 1911’de çıkarılan bir kanunla Laleli ve Üsküdar’daki iki imarethane dışında bütün imarethaneler kapatılmıştır. Daha sonra bu iki imarethanenin yerine daha modern kurumlar açılması için kapatılması düşünülmüş, ancak başarılı olunamamıştır. Bu başarısızlık sonucu imarethanelerin kapatılmasının bir hata olduğu kanaatine varılmış ve İstanbul’daki Fatih, Süleymaniye, Nurosmaniye ve Valide-i Atik imarethaneleri 30 Eylül 1913 de yeniden açılmıştır.

Bu tarihten günümüze kadar gelen süreçte bazı imarethaneler görevlerini sürdürse de sayıları gün geçtikçe azalmıştır. Bunlardan Mihrişah ve Haseki imarethaneleri 1972 de günlük 500 kişiye verirken 1983 de Haseki imarethanesi kapanmıştır. Mihrişah ise 1993’ e kadar hizmet vermeye devam etmiştir. Günümüzde ise Mihrişah imarethanesi, Eyüp Belediyesi’nin nezaretinde yemek dağıtımına devam etmektedir. Amasya’daki II. Bayezıd İmarethanesi de tekrar faaliyet gösterebilmesi için düzenlenmektedir. Diğer imarethane binaları ise varlığını sürdürmekle beraber başka başka amaçlar için kullanılmaktadır. Örneğin Süleymaniye imarethanesi önceleri Türk ve İslam eserleri müzesi olarak kullanılırken, şimdi Darüzziyafet adı altında bir Türk restoran olarak kullanılmaktadır. Şehzade imarethane binası ise İstanbul Vakıflar Müdürlüğü’nün deposu ve İstanbul Üniversitesinin basım evi olarak hizmet vermektedir.

 

SONUÇ

 Orta Asya’daki toy ve şölen geleneği ile başladığını söyleyebileceğimiz, bu sosyal yardımlaşma kurumu, aynı amaç doğrultusunda, farklı şekillerde hemen hemen bütün Türk ve İslam devletlerinde var olmuştur. Osmanlılar ise bu kurumu daha kuruluş devrinden itibaren tesis etmiş ve son dönemlere kadar devamlılığını sağlamıştır. İlk kez Orhan Bey tarafından İznik’te kurulan imarethaneler, sonraki padişahlar ve hanedan üyeleri tarafından İstanbul ve diğer Osmanlı şehirlerinde kurulmuştur. Özellikle kuruluş ve yükselme dönemlerinde hemen hemen her şehirde açılan imarethaneler daha sonraki dönemlerde önemini yitirmiş ve sınırlı bir şekilde faaliyet gösterebilmişlerdir. II . Meşrutiyet’in ilanından sonra ise İstanbul dışındaki birkaç imarethane dışında çoğu kapatılmıştır. Cumhuriyet dönemine gelindiğinde ise yeni imarethaneler açılmadığı gibi mevcut imarethaneler, farklı bir anlayış içinde faaliyet göstermişlerdir.

Özetle Osmanlı’daki bu yardımlaşma kurumu pek çok insanın ihtiyaçlarına cevap verdiği gibi toplumsal hayatın düzene sokulmasında birinci dereceden amil olmuştur. Bu kurum toplum düzenini bozan hırsızlık, dilencilik gibi faaliyetlerinde engellenmesini sağlamıştır.Bütün bunlara rağmen ecdadımızın tesis edip geliştirdiği bu kurumlar Osmanlı’nın son dönemlerinde varlığını muhafaza edememiştir. Cumhuriyet Türkiye’sinde ise bu kurumlara hiç önem verilmemiş ve kültürel hayatımızdan silinmişlerdir.

 Recep KILIÇ

 

 KAYNAKÇA

 1. Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi, C. XI , Hürriyet Yay., İstanbul 1995

  1. 2. Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, C. V, Çağ Yay., İstanbul 1993
  2. 3. ERTUĞ, Zeynep Tarım; “İmaret” , Türk Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi,        C. VII, Diyanet Vakfı Neşriyat, İstanbul 2000
  3. 4. GÜLER, Mustafa; “Osmanlı Devleti’nde Haremeyn Vakıfları”, Türkler, C. X, Yeni Türkiye Yay., Ankara 2002
  4. 5. HUART, CI; “İmaret”, İslam Ansiklopedisi, C. V/ II, Milli Eğitim Bakanlığı Yay., Eskişehir 2001
  5. 6. KAZICI, Ziya; “ Osmanlı Devleti’nde İmaret”, Osmanlı, C. V, Yeni Türkiye Yay., Ankara 1999
  6. 7. PAY, Salih; “Klasik Dönem Osmanlı Külliyelerinde Personel Sistemi”, Türkler,   C. X, Yeni Türkiye Yay., Ankara 2002
  7. 8. SINGER, Amy; “İmarethaneler”, çev. Alim Yılmaz, Türkler, C. X, Yeni Türkiye Yay., Ankara 2002
  8. 9. http:// www. gbg.bonet.se/osmanlı /teskilat/ imaret.htm.

Ekleyen:Ümit SERT
Kaynak:(Alıntıdır)
Aradığınız Dokümanı Bulamadıysanız, Farklı Araştırmalar Yapmak İstiyorsanız Site İçi Arama Yapabilirsiniz!

Ödev ve Araştırmalarınız için www.arsivbelge.com Sitesinde Kaynak Arayın:

Ödev ve Araştırmalarınız için Arama Yapın:
     
Çalışmalarınız ve ödevleriniz için her türlü kaynak ve dokümanı En Geniş Araştırma ve Ödev Sitesi: www.arsivbelge.com ile kolayca bulabilirsiniz!
          Tanıtım Yazıları
      
Türkçe İtalyanca ve Almanca Cümle Çevirisi İçin Birimçevir Sitesi

Esenyurt, Beylikdüzü ve Kartal Bölgelerinde Satılık Daire İlanları

Belge Çevirisi

Siz de Tanıtım Yazısı Yayınlamak İçin Tıklayın

Diğer Dökümanlarımızı görmek için: www.arsivbelge.com tıklayın.          

Siz de Yorum Yapmak İstiyorsanız Sayfanın Altındaki Formu Kullanarak Yorum Yazabilirsiniz!

Toplam Yorum Sayısı: 1

Önceki Yorumları Göster!

Son 5 Yorum Aşağıda Listelendi!

ayyyyyyyyy - 18.12.2016, 10:25
 

Ay çok uzun olmuş okuyamıyok...


Yorum Yaz          
Öncelikle Yandaki İşlemin Sonucunu Yazın: İşlemin Sonucunu Kutucuğa Yazınız!
Ad Soyad:
          
Yorumunuz site yönetimi tarafından onaylandıktan sonra yayınlanacaktır!