Bir ülke parasının yabancı paralar karşısındaki değerini ölçmek için birden fazla yabancı para birimiyle oluşturulan sepete kur sepeti denir. Eğer bir ülkenin parası örneğin başlıca iki yabancı parayla çok yakından ilişkiliyse o zaman kur sepetine göre ölçme yapmak doğru bir yaklaşım olur. Örneğin Türkiye’nin ithalatının ve dış borçlanmasının ağırlığı Dolar ile buna karşılık ihracatının ve bazı hizmet gelirlerinin ağırlığı Euro iledir. Bu durumda TL’nin Dolar ve Euro’dan oluşan bir sepete karşı değerinin değişimini ölçmek önem kazanır.
Kur sepeti denildiğinde bizim açımızdan şöyle formüle edilecek bir durum anlaşılır:
Kur sepeti değeri = (1 USD + 1 Euro) / 2
Dolar ve Euro’nun TL karşısında 6 Ağustos 2012 sabahı itibariyle değerleri şöyledir:
1 USD = 1,78 TL
1 Euro = 2,20 TL
Bu durumda 6 Ağustos 2012 sabahında kur sepeti değeri şöyle hesaplanıyor:
Kur sepeti değeri = (1,78 + 2,20) / 2 = 1,99
Diyelim ki bizim açımızdan Dolar için 1,80 paritesi dış borçlanma maliyetlerimiz ve ithalat maliyetimiz açısından katlanılabilecek en yüksek paritedir. Yine diyelim ki bizim açımızdan Euro için 2,10 paritesi ihracat ve benzeri gelirlerimiz açısından kabul edebileceğimiz en düşük paritedir. Bu durumda 1,95’lik kur sepeti değeri de bizim açımızdan minimum değerdir. Bunun altına düşüldüğünde bu düşüş eğer Doların düşüşünden kaynaklanıyorsa fazla sorun yok demektir ama eğer Euro’nun düşüklüğünden kaynaklanıyorsa sorun var demektir. Çünkü ilkinde maliyetlerimiz düşerken ikincisinde gelirlerimizin TL karşılığı düşüyor demektir.
Basitleştirerek anlatmaya çalıştığım konu gerçekte biraz daha karmaşıktır. Çünkü Dolar paritesinin düşmesi, her ne kadar borçlanma ve ithalat maliyetlerimizi düşürse de bir bölüm ihracatımız dolarla olduğu için ihracat gelirlerimizin o bölümünü de olumsuz etkiler. Buna karşılık dolar paritesinin yükselmesi, maliyetlerin yükselmesinin yanı sıra başka bazı olumsuz sonuçlar da getirir. Uluslararası karşılaştırmalar açısından sonunda Dolara çevrilerek açıklanan GSYH, kişi başına GSYH, borç oranı gibi veriler yüksek Dolar kurlarına bölündükçe düşer.
Son dönemde Türkiye açısından üzerinde en çok durulan kur sepeti değer aralığı 2 ile 2,10 aralığıdır. Birçok yorumcu bu aralığın dışına çıkan sepet değerlerinin Merkez Bankası açısından kura müdahale sınırları olduğu konusunda görüş birliği vardır. Geçmişte Merkez Bankası’nın Dolar ve Euro kurlarına tek tek bakarak kura müdahale ettiği düşünülürken şimdi bu düşüncenin yerini kur sepetinin değerine bakarak müdahale ettiği düşüncesi almıştır. Bunun bir düşünce olarak kalmasının nedeni Merkez Bankası’nın kur konusunda bir politikası olmadığını söylemesinden kaynaklanmaktadır. Bir başka ifadeyle Merkez Bankası kura müdahale ettiğini hiçbir zaman söylememekte ve yaptığı bütün müdahale ve düzenlemelerin TL’nin istikrarını sağlamaya yönelik hamleler olduğunu vurgulamaktadır. Öyle olunca da yorumcular Merkez Bankası’nın dolaylı da olsa kura müdahalesinin yerini kestirmeye çalışmaktadırlar.
Buraya kadar açıkladıklarımdan Türkiye için çıkarılacak en iyi durumun düşük dolar kuruna eşlik edecek yüksek bir Euro kuru olduğu anlaşılıyor. Kriz boyunca Türkiye’yi rahat konumda tutan bu yolda bir kur sepeti değerinin varlığıydı. Şimdilerde Euro’nun değer kaybı Türkiye’yi biraz zorlamaya başlasa da Dolar’da ortaya çıkan benzer kayıplar işi dengede tutmaktadır.