Araştırma ve ödevleriniz için her türlü kaynağı ve dokümanı En Geniş Araştırma ve Ödev Sitesi: www.arsivbelge.com ile bulabilir ve İsterseniz siz de kendi belge ve çalışmalarınızı gönderebilirsiniz!
Her türlü ödev ve dokümanı
www.arsivbelge.com ile kolayca bulabilirsiniz!

Araştırmalarınız için Arama Yapın:


Araştırmalarınız için Arama Yapın:

  
                    

Namık Kemalin Ailesi
www.arsivbelge.com
Namık Kemalin Ailesi dokümanıyla ilgili bilgi için yazıyı inceleyebilirsiniz. Binlerce kaynak ve araştırmanın yer aldığı www.arsivbelge.com sitemizden ücretsiz yararlanabilirsiniz.
Namık Kemalin Ailesi başlıklı doküman hakkında bilgi yazının devamında...
Ödev ve Araştırmalarınız için binlerce dokümanı www.arsivbelge.com sitesinde kolayca bulabilirsiniz.

Namık Kemal’in Aile Hikayesi

Fatma Atlı’nın anne ve babasıyla beraber Dobruca’dan Türkiye’ye göç eden kardeşleri Hacer Diril, İsmail, Nazif, Latif, Nail, Münevver Vargil, Saniye Solmaz, Ulviye Akalın’dır. İstanbul’a indiklerinde toplu bir fotoğraf çektirmişlerdir. Bu fotoğrafı bana verdiği için Münevver Vargil’e teşekkür ediyorum. Bunlardan Fatma, Nazif ve Saniye vefat etmiştir, kendilerine Allah’tan rahmet diliyorum. Bu yazıyı hazırlarken Şehremini’de 33 senedir berberlik yapan Nail Vargil’in berber dükkânına uğradım. Ondan daha önceden bilmediğim anneleri Makpire’nin nasıl öldüğünün hikâyesini öğrendim.

Makpire onuncu çocuğunu doğuracağı sırada büyük kan kaybına uğramıştır. Gece gelen sancı sırasında gazyağları olmadığı için yardım eden kadınlar Makpire’nin ne kadar büyük kan kaybına uğradığını fark etmemişlerdir. O sırada köyün zenginlerinden birine çocuklardan birini yollamışlar, gaz istetmişler. Fakat bu kişi vermemiş, sonradan ölüm haberinin duyunca Ablalim Akay’ı gördüğünde ağlamış, ve ölümünde onun da bir suçu olduğunu söyleyerek af dilemiş. Doğumdan bir süre sonra da Aliye adlı çocuğu da yaşamamış, ölmüştür. Kart kartiyim Makpire’ye Allah’tan rahmet diliyorum.

Fatma Vargil’in Namık Kemal Atlı ile evlenmesi

Namık ile Fatma Atlı’nın tanışmaları şöyle olmuştur. Namık annesi Refide ile Fatma’nın ailesiyle yaşadığı Lütfiye köyüne yaylı bir arabada gelmiştir. Fatma’ya “kaçma, bu adam evli bir adam” demişler. Namık o gün Fatma’yı görüp beğenmiş, sonra da evlenmişler.

Namık’ın dedesi Zeydullah

Namık’ın ailesi Balkan Savaşları’ndan hemen sonra Dobruca’dan Türkiye’ye göç etmiş bir Kırım Tatar ailesidir. Namık’ın kartbabası Zeydullah’ın ailesi tahminen 1860 göçü ile birlikte Kırım’dan kaçarak Dobruca’nın Yukarı Bülbül köyüne yerleşmiştir.

Zeydullah’ın annesi at yetiştiriciliği yaparmış. Zeydullah aslen Tatmış. Ama Bülbül hep Nogay köyüymüş.

Zeydullah’ın apakayı “koy közlü” dedikleri Urkiye, bir rivayete göre Arnavutmuş. Beyaz, patiska, çivitli çarşafta yatarmış, iyi yemek yaparmış. Zenginmiş. Zeydullah ise küçük yaşta öksüz kalmış ve fakir düşmüş. Arnavutluk’ta çalışmış. Urkiye başka bir rivayete göre Bursa’dan Dobruca’ya gelin gitmiş. Kazım, Akif, Habib, Ibram, Kadir, Sıtkı adında altı oğulları olmuş, ama bu oğlanlar pek yaramazmışlar, “peşten kalakaynı kırslagan soyundan”. Balkan Harbi sırasında hristiyanlara da, müslümanlara da çektirmişler, her yeri dümdüz etmişler.

Namık Kemal’in babası bu kardeşlerin en büyüğü olan Kazım’dır, Y. Bülbül’de değirmenci imiş, Nogay olan Kadiy’i (asıl adı Refide) kaçırmak istemiş. Bugün Dobruca’da (Hendekkarakuyusu köyünde) oturan Kadiy’in yeğenleri Davud ve Kayrullah’dan öğrendiğime göre bu kardeşler öyle yamanmış ki Kadiy saçını ördürürken arasına büyü koydurmuşlar. Bu sayede onu kaçırmışlar ve Kazım’ın değirmenine saklamışlar. Kadiy’in babası Hacı Haşim kızına çok kızmış, onunla ilişkisini kesmiş. Yine kardeşlerden Akif sevdiği kızı aldı diye, Hoca Adil denen bir imamın evini basmış, bütün hayvanlarını serbest bırakmış, tozu dumana katmış, imam aman dilemek zorunda kalmış. Kazım’ın 1917 senesinde Dobruca’da Kadriye adlı kızı doğmuş.

Şu anda hala Dobruca’da bu kardeşlerin ününü bilenler var, “bu kardeşler Dobruca’ya sığmadılar, Türkiye’ye göç ettiler” diyorlar. Anlaşılan babaları Zeydullah oğullarının Romen hükümeti tarafından cezalandırılmasını istemediğinden onları Türkiye’ye getirmeye karar vermiş. Bir vapura bir aile olara binip gelmişler. Sığırlarını, tavuklarını bir de “şöğin” kazanlarını getirmişler. Kadiy de Zeydullah, Esat ve Taviye adlı kardeşlerinden ağlayarak ayrılmış, kocasıyla Türkiye’ye göçmüş, memleket hasretinden olsa gerek kısa zaman içinde de ölmüş. Kadiy’in kardeşlerinin torunları bugün Dobruca’nın Hendekkarakuyusu köyündeler, kendilerini Eylül 2005’de ziyaret ettim. Taviye’nin oğulları Kayrullah, Davut ve Sabit sağlardır. Sabit Dobruca’nın meşhur pehlivanlarındandır ve pek çok kez Türkiye’ye gelerek Yeniköy’deki teyzesinin torunu (Fatma’nın oğlu) Esat’ı, Eskişehir’de teyzesinin kızları Kadriye ve Hediye’yi ziyaret etmiştir. İstanbul’a bu altı oğlanla 1917 senesinde gelen Zeydullah bir sene sonra bu cigitleri burada da zaptedemeyeceğini düşünerek bir köye yerleşmeye karar verir, önce Eskişehir’in Yellice köyüne gelir, ama sonradan arazi için hükümete başvurur. Haracılık yapılan Mahmudiye ilçesine yakın Kaymazyaylası civarında bir yerde köy kurmaya karar verir. Ama sivrisinekler burada çok olduğundan, bugünkü Yıldızören (Tatarmecidiye olarak da bilinir) köyüne yakın yüksek, poyrazlı bir tepede, 1919 sesinde Yeniköy köyünü kurar. Yeniköy civardaki Tatar köylerinden en son kurulanıdır, o yüzden bu adı almıştır. Kurak bir köydür, okulun ön tarafındaki kuyudan erkekler uzun yıllar su taşımışlardır.

Acaba bir köy nasıl kurulur? Hiç düşündünüz mü? Zeydullah başta Mahmudiye’de ikamet ederek köy olarak belirlediği yerin meralarından 1000 dekara yakın yeri sürmüş. 6 hayvanla (4 öküz, 2 at) çekiyorlarmış Dobruca’dan getirttikleri iki sokulu sabanlarını. Mahmudiye’de baskın olan Çerkesler onları bu köye oturtmak istememişler, ama kardeşlerden en yamanı olan Akif tabancayla musallat olanlardan birini vurmuş ve en sonunda Yeniköy köyü arazisini ele geçirmişler. Yunanlılar geldiğinde Zeydullah ve oğullarının ilk mahsüllerini tamamen yakmışlar. O sıralar daha henüz “zemlik”te (yer altına kazılan barınak) yaşıyorlarmış, evlerini yapıp bitirememişler. Yunanlılar geldiğinde bu yerlerden çıkıp saklanmışlar, Yunanlılar da zemlikleri ateşe vemişler, ama köylüler yetişip söndürmüş. Hükümet yine de resmen köy kurulması için belli sayıda hane olmasını şart tutmuş, bu yüzden Selanik’ten evvelden gelip başka yerlere yerleşen muhacir Türkleri de köye kabul etmişler. 1950’de de 17 hane Bulgaristan muhaciri de köye yerleştirilmiş. 1963’de üç hane daha Bulgaristan muhaciri Konya’dan gelip yerleşmişler. Köyde böylece muhacir Türklerin sayısı Tatarları aşmış, ama bu Türkler Tatarca öğrenmişler, Tatarlar ise genelde Türkçe konuşmaya gayret etmişler. Şu anda 8 hane Kırım Tatarı vardır. 1954, 1955’te köyde kıtlık olmuş, 50 hane göçmüş. Tatarlardan da bir iki hane de Eskişehir’e gitmiş.

Anlattıklarına göre Zeydullah Dobruca’dan orak makinasını da getirmek istemiş, ama gemiye sığmamış, bunun üzerine oğlu Akif’le, arkadaşı Nusret’i arkada bırakarak, bir hafta sonraki gemiyle bu makinaları getirmelerini istemiş. Akif de durur mu, bunları satmış ve yemiş, Türkiye’ye de gelmemiş. Bu sırada Kazım ve İbram iki senedir İstanbul’da faytonculuk yapmaktaymışlar, bir gün tiyatro çıkışında beklerlerken, silah atılmş ve bir olay olmuş. Bir bakmışlar Akif yine başrolde. Akif’i padişahın askerleri tutuklayıp götürmüşler. Hemen babaları Zeydullah’a bildirmişler. Zeydullah çok para vererek onu kurtarmış. Akif’in herşeye rağmen babasına itaati tammış, babası ona vurduğunda hiç sesini çıkarmazmış, ama yine de dayanamamış, köyden kaçmış. 1935’te ayakkabılarını ayağına ters bağlamış izi Yeniköy’e geliyor gibi görünüyor, ama kendisi Mecidiyeköprüsü’ne (Yıldızören köyü) gitmiş ve oradan da Diyarbakır’a geçmiş. Orada kolordu kumandanının yarış atlarına bakarmış. Romanya’da iki karısı kalmış, Türkiye’de de birkaç kere evlenmiş, Sivas’tan Kürt bir kadın almış. En sonunda yarışta atlar çiğneyip öldürmüşler yarışta. Akif 80-90 kg imiş ve bir gün ata bineceğim diye iddia etmiş, ve at kendisini taşımadığından düşmüş ve atlar tarafından çiğnenerek ölmüş. Mezarı maalesef sonradan Diyarbakır’a gidip onu arayan yeğenleri tarafından bulunamamış.

Yine kardeşlerden Habib ise çok erkenden Ankara’nın Taşpınar köyüne yerleşmiş, çocukları orada kalmıştır. Habib Safiye ile evlenmiştir, Filiz adında bir kızı vardır.

Zeydullah’ın amcasının kızları Vasfiye ve Sabriye de onun tarafından Türkiye’ye getirilmişlerdir. Vasfiye Mesudiye’ye gelin gitmiştir. Fevzi Tezcan’ın annesidir. Sabriye ise İstanbul’a gelin olmuştur. Sonradan Zeydullah’ın oğlu Kazım’ın ikinci eşi olacak Gülizar’ın ilk eşinin annesidir.

Zeydullah’ın Yeniköy köyüne yerleşmiş diğer oğulları Kazım’dan başka Sıtkı, Kadir, İbram’dır. Bugün onların torunlarının bir kısmı halen köyde oturmaktadır, hepsinin soyadları ATLI’dır. Diğer torunları ise başta Eskişehir olmak üzere, Türkiye’nin her tarafına dağılmışlardır.

Zeydullah Sivas’ta ve pek çok yerde at koşuculuğu yapmış. Oğlu Sıtkı Sivas, Kayseri, Ankara’da jokeylik yapmış. Kilo vermek için kışları kaban giyip odun taşıdığını, iki gün hamamda yattığını söylüyor oğlu Necip Atlı.

Zeydullah’ın büyük oğlu Kazım daha önce bahsedildiği gibi İstanbul’da faytonculuk ve bir süre Mahmudiye’de değirmencilik yaptıktan sonra Yeniköy’de babası ve kardeşleri gibi at yetiştiriciliğine başlamış. İstanbul’da antrenörlük de yaparmış, bir ara Türkiye’nin zenginlerinden Eliyeşillerin atlarını bakmış. Oradan sakatlanan atları getirirmiş, onlar köyde at arabasına çekilirmiş. İzmir, Adana’ya, Ankara’ya at yarışlarına bazen oğulları Namık ve Faruk’un yardımıyla hazırladığı atlarıyla, bazen antrenör olarak gidermiş. Kazım İstanbul’a veya Ankara’ya koşulara gittiğinde ikinci eşi Gülizar da gidermiş, oralarda haftalarca kalırlarmış.

Atlı kardeşlerin oğulları da yarışçılığa meraklı olmuşlar. Sıtkı’nın oğlu Necip Atlı Mahmudiye harasından emekli olmuştur. Kerim Atlı halen Yeniköy’de çiftçiliğin yanısıra, at yetiştiriciliği de yapmaktadır. Namık Atlı’nın oğlu Esat da at yetiştiriciliği yapmıştır, bugün Yeniköy’de oturmaktadır.

Yeniköy’de de Atlı kardeşlerin yaramazlıkları devam eder, babaları Zeydullah öldüğünden Kazım Atlı bu sefer onlara göz kulak olmaya çalışır. Kazım kumar oynamalarına kızar. Köyün erkekler toplanıp tombala oynarlar, hatta bazen kumar oynamaya Mahmudiye’ye giderler. Kazım’ın kardeşi Kadir’in oğlu Kerim Atlı’nın anlattığına göre bir keresinde Mahmudiye’ye giderken yabancı kıyafetli bir adamı alırlar arabaya. Birden başka bir dilde konuşmaya başlar hepsi, o zamanlar genç bir delikanlı olan Kerim hiç bir şey anlamaz. Meğer adam Romanya’dan yeni gelmiş, babaları onunla Romence sohbet ediyorlarmış. Adam bir koca cam şişede kırmızı bir şarap getirmiş, onu içe içe bir taraftanda adama bazı Romence türküler söyleterek eğleniyorlarmış!

Sonradan Kerim’in abisi Nurettin Atlı da Romanya’yı ziyaret edip babalarının geldiği toprakları görmüş.

Namık’ın babası Kazım

Kazım Atlı’nın ilk eşi Refide’den Kadriye, Namık, Faruk, Hediye adlı çocukları olmuş. Bugün Refide’nin kardeşleri Esat, Zeydullah ve Tavile’nin çocukları, torunları Romanya’da yaşamaktalar. Kendilerini Eylül 2005’de ziyaret ettiğimde bana çok yakınlık gösterdiler. Köstence’deki evlerinde iki hafta kaldığım Tavile’nin torunu Nurcihan (Cafer) ablama, eşi Nedret ve Tatar Birliği’nde çalışan oğulları Dinçer’e buradan tekrar teşekkür ediyorum. Esat ve Zeydullah anlatılanlara göre Türkiye’ye kardeşlerini ziyarete 1940’lı yıllarda gelmişler. Tavile’nin çocuklarından ve torunlarından da 1980’li ve 1990’lı yıllarda Refide’nin çocuklarını ve torunlarını ziyarete gelenler olmuş, akrabalık bağlarımızı halen koruyoruz, ama daha da sıkılaştırmak temennimiz.

Kazım Atlı birinci eşi ölünce ikinci evliliğini İstanbul’da yaşayan Tatarlardan Gülizar ile yapmıştır (1943?). Gülizar’ın ve görümcesinin kocaları Yemen’de kalmış. Kazım Atlı Gülizar’ın görümcesinin akrabası olduğundan ondan haberdar olmuş. Gülizar bir kızını görümcesine bırakarak Yeniköy’e gelin olmuş. Gülizar geldiğinde anneannem Fatma Atlı da yalnız altı aylık gelinmiş.

Kazım’ın Refideden Kadriye, Namık, Faruk, Hediye adlı çocukları olmuştur. Kadriye Yusuf ile evlenmiş, Eskişehir’in Mahmure mahallesine yerleşmiş, terzilik yapmıştır, Melahat ve Meral adlı çocukları olmuş. Hala sağdır, kendisine Allahtan sağlık diliyorum. Yusuf enişte de kaynatası Kazım’a atçılıkta yardım etmiştir. Faruk ise Yeniköy’den Hafız Adil’in kızı Zeynep ile evlenmiştir, beş çocuğu olmuştur, kendileri vefat etmiştir, çocukları, torunları bugün İstanbul’da yaşamaktadır, bir kızı ise Hollanda’dadır. Bir torunu, Kevser, İngiltere’den Türkiye’ye yelken kullanarak gelmiştir, bu yelkencilikte zor bir parkurdur. Hediye Cavit Atam ile evlenmiştir, İsviçre’ye çalışmaya gitmiştir, bugün Eskişehir’de oturmaktadır, kendisine sağlık diliyorum. Yusuf ve Cavit enişteler vefat etmişlerdir, kendilerine Allah’tan rahmet dilerim.

Kazım karısı, oğulları, gelinleri ile bir azbarda oturmaya devam etmiş. Evleri sıra sıra yan yana odalardan oluşmaktaymış, önlerinde uzun bir sundurma varmış. Yalnız Kazım ve karısı Gülizar en baştaki iki odalı ayrı bölmede oturmuşlar, ayrı peşleri varmış. O zamanlar evler peşle ısıtılırmış. Peş ağzı “ayat” denilen eve ilk girilen odaya, arkası ise ısıtılacak odaya bakan duvarın içine yapılmış bir sobadır. Sonradan küçük oğlu Faruk ailesiyle “başka şıkkan”, yani ayrı bir eve çıkmış.

Kazım kadınlarla fazla konuşmayan, sert, çok kahve içen bir adammış. Ama en iyi kardeşinin hanımı Yaverören köyünden gelmiş, konuşkan bir kadın olan Gülferide ile anlaşırmış, Gülferide ona “şelebi akam” dermiş. Sık sık koşulara gittiğinden köyde pek bulunmazmış, at koşuları çok pahalı bir uğraş olduğundan, köye gelir, tarlalarından birkaçını satar, tekrar koşulara gidermiş. Mallarını kendi yönetir, oğullarına ileri yaşlarında dahi harçlık verirmiş. Zenginliğinin, tarlalarının büyük kısmını at koşularında kaybetmiş. Sıkı Halk Partiliymiş, torunu Selma ona her gün yüksek sesle Akşam gazetesinden Çetin Altan’ın Taş adlı köşesini okurmuş.

Namık ömrü boyunca Yeniköy’de çiftçilik ve at yetiştiriciliği yapmıştır, fakat vahşi bir atı eğitirken düşüp kafasını çarptıktan sonra epilepsi hastalığına yakalanmış ve bir süre sonra da vefat etmiştir. Bugün köydeki ocağı tek oğlu Esat Atlı tarafından tüttürülmektedir. Esat Atlı Mal Müdürlüğü’nden emekli olmuştur, Çifteler’li Camcılardan Gülten ile evlenmiştir, Engin ve Ergin adlı iki çocuğu vardır. Namık ve Fatma’nın kızı Selma Aydın (annem) emekli öğretmendir, eşi Hasan’la (babam) Polatlı’da oturmaktadır. İki kardeşiz, Zekeriya ve ben. Anlatılanlardan dedem Namık’ın hayatı boyunca köyde çok çalıştığını, fakir bir hayat sürdüğünü, hayattan pek bir şey anlayamadığını düşündüm. Hem ona hem anneannem Fatma’ya Allah rahmet eylesin diyor, bu yazıyı hem onun hem de anneannem Fatma’nın aziz hatıralarına armağan ediyorum. Hepimiz bugün iyi bir hayat yaşıyorsak onların çalışkanlıkları sayesindedir...


Ekleyen:Ümit SERT
Kaynak:(Alıntıdır)
Aradığınız Dokümanı Bulamadıysanız, Farklı Araştırmalar Yapmak İstiyorsanız Site İçi Arama Yapabilirsiniz!

Ödev ve Araştırmalarınız için www.arsivbelge.com Sitesinde Kaynak Arayın:

Ödev ve Araştırmalarınız için Arama Yapın:
     Benzer Dokümanları İnceleyin
Bağlama Ailesi(5377)

Yaşar Kemal Biyografisi ve Eserleri(5360)

Namık Kemalin Hayatı(5356)

          Tanıtım Yazıları
      
Türkçe İtalyanca ve Almanca Cümle Çevirisi İçin Birimçevir Sitesi

Esenyurt, Beylikdüzü ve Kartal Bölgelerinde Satılık Daire İlanları

Belge Çevirisi

Siz de Tanıtım Yazısı Yayınlamak İçin Tıklayın

Diğer Dökümanlarımızı görmek için: www.arsivbelge.com tıklayın.          

Siz de Yorum Yapmak İstiyorsanız Sayfanın Altındaki Formu Kullanarak Yorum Yazabilirsiniz!

Yorum Yaz          
Öncelikle Yandaki İşlemin Sonucunu Yazın: İşlemin Sonucunu Kutucuğa Yazınız!
Ad Soyad:
          
Yorumunuz site yönetimi tarafından onaylandıktan sonra yayınlanacaktır!