GÖNÜL KUŞU KALKTI UÇTU HAVAYA
Gönül kuşu kalktı uçtu havaya İn gönül dedim de indiremedim Aşıp aşıp gider karlı dağlara Dön gönül, dedim de döndüremedim
Hûma kuşu gibi yüksek uçarsın Pervaz vurup Tercüman’ı geçersin Bin bir türlü dala konup göçersin Gönül sana mekân bulduramadım
Âleme sultansın, vezirsin kendin Aç, dedim, açmadın ak göğsün bendin Yad ellere gönül verdin de döndün Gönül sana akıl erdiremedim
Karacaoğlan der, nedir çareye Cerrah neyler yürekteki yareye Gönül düştü şimdi kaşı kareye Akar gözüm yaşın dindiremedim
GÖVEL ÖRDEK
Yeşil başlı gövel ördek Uçar gider göle karşı Eğricesin tel tel etmiş Döker gider yare karşı
Telli turnam sökün gelir İnci mercan yükün gelir Elvan elvan kokun gelir Yar oturmuş yele karşı
Şahinim var bazlarım var Tel alışkın sazlarım var Yare gizli sözlerim var Diyemiyom ele karşı
Hani Karac’oğlan hani Veren alır tatlı canı Yakışmazsa öldür beni Yeşil bağla ala karşı
GÜZEL, NE GÜZEL OLMUŞSUN
Güzel, ne güzel olmuşsun Görülmeyi, görülmeyi Siyah zülfün halkalanmış Örülmeyi örülmeyi
Bahçende gülün güllenmiş Şeyda bülbülün dillenmiş Koynunda memen kirlenmiş Emilmeyi emilmeyi
Mendilin yudum, arıttım Gülün dalında kuruttum İsmin ne idi unuttum Sorulmayı sorulmayı
Seğirttim ardından yettim Eğildim yüzünden öptüm Adın bilirdim unuttum Çağırmayı çağırmayı
Benim yârim bana küsmüş Zülfünü gerdana dökmüş Muhabbeti benden kesmiş Sevilmeyi sevilmeyi
Çağır Karac’oğlan çağır Taş düştüğü yerde ağır Yiğit sevdiğinden soğur Sarılmayı sarılmayı
HAKK’IN KANDİLİNDE GİZLİ SIR İDİM
Hakk’ın kandilinde gizli sır idim Anamın beline indirdin beni Ak mürekkep idim, kızıl kan ettin Türlü irenklere yandırdın beni
Anamın karnında ben neler gördüm Yedi derya geçtim, ummana daldım Dokuz aylık yoldan sefere geldim Bir kapısız hana indirdin beni
Ben de bildim şu dünyaya geldiğim Tuzlandım da çapıtlara belendim Bir zaman da beşiklerde eğlendim Anamın sütüne kandırdın beni
Beş yaşında akıl geldi başıma On yaşında gider oldum işime Varıp ta değince on beş yaşıma Bir kuru sevdaya yeldirdin beni
On beş yaşadım, yirmiye yol oldu Otuzunda çevre yanım göl oldu Kırk yaşadım, hayrım, şerrim bell’oldu Hayrımı, şerrimi bildirdin bana
Ellisinde yaşım yarısın geçti Altmışında yoluna yokuş düştü Yetmişinde biraz tebdilim şaştı Mertebe mertebe indirdin beni
Sekseninde beratçığım yazıldı Doksanında kan damarım üzüldü Yüz yaşında azalarım çözüldü Bir sabi masuma döndürdün beni
Karac’oğlan der ki, yaktın yandırdın Ecel şarabın verdin kandırdın Emreyledin Azrail’i gönderdin Hiç de doğmamışa döndürdün beni
HASTA DÜŞTÜM HEY AĞALAR
Hasta düştüm hey ağalar Halim bilmez dağlar şimdi Düşman gibi dost karşımda Zülüflerin bağlar şimdi
Etmedim ahd ü zamanı Geçti mihnetin zamanı Yitirdim kaşı kemanı Gözüm yaşı çağlar şimdi
Del’oldum kanman sözüme Dost hançer vurdu özüme O yâr bakmıyor yüzüme Yas çekecek çağlar şimdi
Balaban uçurdum gölden Tor şahin kaçırdım koldan Yazık fırsat gitti elden Mecnun oldum beyler şimdi
Fırkat oldu yaktı canım Feryatla geçer zamanım Yaralandım, akar kanım Karac’oğlan ağlar şimdi |