Araştırma ve ödevleriniz için her türlü kaynağı ve dokümanı En Geniş Araştırma ve Ödev Sitesi: www.arsivbelge.com ile bulabilir ve İsterseniz siz de kendi belge ve çalışmalarınızı gönderebilirsiniz!
Her türlü ödev ve dokümanı
www.arsivbelge.com ile kolayca bulabilirsiniz!

Araştırmalarınız için Arama Yapın:


Araştırmalarınız için Arama Yapın:

  
                    

1997 Asya Krizi
www.arsivbelge.com
1997 Asya Krizi dokümanıyla ilgili bilgi için yazıyı inceleyebilirsiniz. Binlerce kaynak ve araştırmanın yer aldığı www.arsivbelge.com sitemizden ücretsiz yararlanabilirsiniz.
1997 Asya Krizi başlıklı doküman hakkında bilgi yazının devamında...
Ödev ve Araştırmalarınız için binlerce dokümanı www.arsivbelge.com sitesinde kolayca bulabilirsiniz.

Asya Mali Krizi Hakkında Bilgi

Asya krizi genel anlamı ile; 1997 yılında başlayarak Asya ülkelerini etkisi altına almaya başlayan ve bu bölge ülkelerinin gerek para birimlerinde gerekse borsalarındaki mevcut finansal kaynakların erimesine yol açıp bunun sonucunda işsizlikte ani yükselme ve ekonomik anlamda bunalıma yol açan mali krizdir. Bu kriz temelde sayılı ülkeleri(Endonezya, Güney Kore, Tayland, Hong Kong ve Malezya) etkilerken gittikçe artan etkisini göstermiş ve tüm dünyada etkisini göstermiştir. Bunlara ek olarak Japonya, Singapur, Tayvan, Çin ve Vietnam da bu mali buhrandan en çok etkilenen diğer ülkelerdir.

Kaplan ekonomiler ( Tayland, Malezya, Endonezya, Güney Kore ve Hong Kong ) 1960 yıllardan sonra gösterdikleri ekonomik gelişmelerden dolayı IMF ve dünya bankası tarafından kapitalist kalkınma modeline örnek gösterilmişlerdir. Bu ülkeler o yıllardan itibaren kapitalist düzene entegre olmuşlar ve ihracata dayalı serbest piyasa ekonomisini benimsemiş duruma gelmişlerdi. Devletin ekonomiye müdahalesi yok denecek kadar azdı ve sermaye akışı olması gerektiği gibi rahat bir şekilde oluyordu. Ekonomileri son derece iyi büyüyordu ve bu durum diğer ülkeler için bir örnek teşkil ediyordu. Ama 1990’ların başından itibaren Asya ülkelerinin ekonomilerinde çatırtı sesleri duyulmaya başlandı, ancak buna rağmen ciddi anlamda bir tedbir alınmadı. Ve 1997’ye gelindiğinde ekonomilerdeki bu mevcut sorunlar gözle görünür hale gelmişlerdi. Ve nihayet kriz bu yılın içerisinde patlak verdi.

Temel nedenleri

1980 yılından başlayarak, Asya ülkelerinin merkez bankaları ekonomide yüksek faiz politikası izlemeye başladı ve bunun sonucunda bu ülkeler yabancı sermaye için vazgeçilmez yatırım alanı olmaya başladı. Ve bu para politikasının sonucu olarak bu ülkelere muazzam sıcak para girişi oldu ve bu sıcak para birçok yatırım ve büyük çaplı projeler için kullanılmaya başlandı. Böylece büyük bir istihdam oluşturuldu ve bu ülkelerin ekonomileri adeta sıçramaya başladı. Yıllık ortalama 8%-12% arası bir ekonomik büyüme kaydedildi. Bu nedenle buna Asya mucizesidenmeye başlandı ve olumlu sonuçlar birçok kuruluş tarafından sahiplenmeye başlanıldı. Peki bu sıçramanın nedeni ne idi? Ne oldu da bu ekonomiler böyle aşırı miktarda bir ilerleme kaydetmişlerdi? Bu sorunun cevabının yüksek sermaye akışına bağlı olarak ortaya çıkan verimlilik ve toplam faktör üretkenliğidir diyenler oldu.

Krizin ortaya çıkması ABD merkez bankasının (FED) para politikasındaki değişikliğin sonucunda Taylan bahtı’nın 40% civarında devalue edilmesinin oluşturduğu domino etkisi ile oldu. Asya’daki şirketlerin çoğu dış yatırım ile beslendiklerinden yüklü miktarda dolar borçları vardı. Ve FED in kısa vadeli tahvil alım faizlerindeki bu değişiklik ABD ‘yi kısmen cazip hale getirdi ve sermaye Asya ülkelerinden kaçmaya başladı ve bunun sonucunda dolar aşırı değer kazanmaya başladı. Zaten dolar ile borçlanmış olan bu ülkelerin şirketleri borç batağına sürüklenmeye başlandılar ve kısa zaman içinde birçok şirket battı. Bunun sonucunda işsizlik arttı, yatırım düştü ve ekonomik durgunlaşma baş gösterdi. AcabaAsya mucizesinin sonu mu gelmişti?

Her ne kadar reel sektörde ve finans piyasasında bu sonuç ortaya çıktıysa da bunların etkileri aynı şiddette değildi  finans piyasasında bu kriz daha çabuk ilerlemişti.

Yine aynı bu görüşe göre krizin temel sebebi klasik bir para kaçışından ibaretti ve bu nedenle Asya ülkeleri temel bir finansman sorunu ile karşılaşmışlardı. Diğer bir yandan bazı ekonomistler tarafından bu krizin temel olarak bilgi asimestrisinden kaynaklandığı ortaya atılıyordu. Ve bu bilgi asimetrisinin yatırımcılarda sürü psikolojisine yol açtığı söylenip ve buna bağlı olarak reel ekonomideki riskin gereksiz yere çok büyütüldüğü iddia edilmiştir.

       Daha önce bu ülke ekonomilerinde devlet müdahalesinin yok denecek kadar az olduğunu belirtmiştik ama bu sadece devletin ekonominin nasıl işleyeceği hakkındaki kararıdır. Buna karşın hükümet; yatırımı ve büyümeyi arttırmak için faizleri düşük tutuyor ve özel sektörü dilediği kredilendirmekte idi. Kredilendirmede gerçek risk faktörü göz önün alınmamış sadece hükümete yakın şirketler yüklü miktarda kredi alabilmişler ve hükümet ile özel sektör arasındaki bu aşırı samimi ilişkiler beraberinde yolsuzluk, rüşvet ve ekonomik çürümeyi getirmiştir. Hükümet, bürokratlar, özel sektör ve müteşebbislerin işbirliğine dayalı bu model aşırı riskli bir finansal sistemin oluşmasına ve yatırımların çok verimsiz bir alana kaymasına yol açmıştır. Ayrıca bu gizli müdahale piyasadaki şirketlerin birbiri ile olan rekabetini düşürmüş, verimsiz ve hantal bir piyasa yapısı ortaya çıkarmıştır. Tüm bu etkenler yetmiyormuş gibi devlet özel sektörü dış borç alması için teşvik etmiş ve olası bir krizde kendilerini kurtaracağını taahhüt etmiştir. Bunun sonucunda bankalar çok riskli yatırım projelerine ve spekülatif alanlara kaymaya başladılar. Bunun sonucunda çok kırılgan bir finans piyasası ortaya çıkmıştır. Bu durum için en popüler görüş ise Paul Krugman tarafından ortaya atılmıştır. Krugman’a göre Asya’daki finans kurumları mevcut durumlarını var olmayan bir hükümetin garantisi ile sürdürmüşleridir. Bunun sonucunda yatırımlar ticaret ve üretimden ziyade spekülatif alanlara kaymış ve finans balonu aşırı derecede şişmeye başlamıştı. Zamanla hükümetin bu durum hakkındaki isteksizliği ortaya çıkmaya başlayınca iflaslar artmıştır. Zaten piyasada var olan kötümser hava, ekonomik şoklar olmadığı halde krizi daha da şiddetli bir duruma getirmiştir.

Krizden etkilenen ülkeler ve ekonomik performansları

Tayland: Krizin etkisi ilk olarak bu ülkede hissedilmiş ve bu ülkenin krize sürüklenmesi tam bir domino etkisi yaratmıştır. Ülkeye borç veren yabancı sermaye sahipleri krizden hemen önce ciddi endişeler taşıdıklarından fonlarını çekmeye başlamışlardır. Ülkedeki döviz miktarı ciddi manada azalınca Tayland merkez bankası sabit kur politikası izlemeyi terk etmiş ve dalgalı kur sistemine geçmiştir. Bunun sonucunda Tayland Baht’ı ani değer kaybına uğramış ve krizin ortasında dolar karşısında yaklaşık olarak %45 değer kaybetmiştir. Buna paralel olarak Tayland borsası çökme eşiğine gelmiştir ve menkul değerlerin %76’sı erimiştir.

Peki ama bu ülkenin ekonomisi iyi bir durumda iken ne oldu da birden Tayland ekonomisi bu vaziyete sürüklendi? Yoksa eldeki veriler gerçeği yansıtmıyor muydu? Bu soruya en iyi cevabı bankacılık sistemindeki bozukluklar ve finansal kuruluşların kötüleşmesinden anlayabiliriz. Bankalar özellikle yabancı sermayeyi etkileyici bir şekilde kullanmışlardır. Bir örnek vermek gerekirse; Tayland 1990’da 9.1 milyar net yabancı sermaye akışına sahipti ve 1994’te ise 21.2 milyar USD sermaye akışı oldu ve bunun %62.7’sini ise USD borç olarak almışlardır. Ve durum için en kötü olan ise alınan borçlar kısa vadeli idi ve geri ödenmesi gerekiyordu. Nihayet 1997 kış ayında kriz başlamış ve finansal sistemin merkezinde toplanmıştı. Ve kriz başladıktan kısa bir süre sonra Tayland merkez bankası tehlikeye girmiş olan şirketleri kurtaramayacağını duyurmuş, bu da beraberinde bir sürü şirketin varlığını sürdürememesine yol açmıştır. Aynı yılın ağustos ayında kapanan şirket sayısı 100’ü geçmiştir. Yerli ve yabancı kuruluşlar tarafında verilen kredilerin düşmesi ,işsizliğin artmasına ve ekonomik büyümenin azalmasına yol açmıştır. Örneğin 1997 yılında ülkenin ekonomik büyümesi %6’dan %3’e düşmüştür ve Tayland 1998’de ekonomik resesyona (durgunluk) girmiştir.

Endonezya: Bu ülkede de ekonomik krizin en büyük sebebi bankacılık sektöründeki bozukluk ve düzensizliklerdir. Bankalar son on yılda riskli yatırım projelerini finanse etmek için birbirleri ile yarış içine girdiler ve bunun sonucunda yüksek miktarda dış borç aldılar. Ve yabancı şirketler de karlarını artırmak ve yüksek getiri elde etmek için Endonezya borsasına paralarını yatırmaya başladılar. Finansal kriz diğer ülkeleri kasıp kavururken nihayetinde temmuz ayında Endonezya’ya da sıçramıştır. Yurt dışından akan fonlar belirgin bir şekilde kesilmiş ve bunun sonucunda rupia dolar karşısında yaklaşık olarak %35 değer kaybetmiştir. Ve borsada işlem gören hisse senetleri de %50 civarında erimiş ve 1996 değerlerinin altına inmiştir. Bu durumlara paralel olarak kısa vadeli faiz oranları yükselmiş ve ağır borç yükü altındaki şirketler iflas etmiştir ve işsizlik de hemen yükselmeye başlamıştır. Bunları bazı değerler ile ifade etmek gerekir ise kamu bankalarının geri ödenemeyen borçları 1996’da %15 iken 1997’de %20’ye yükselmiştir.

Ekim ayına doğru gelindiğinde Endonezya’nın adeta beli bükülmüştü. Ülke nerede ise rezervlerinin %33’ünü kaybetmiş, rupia %50 değer kaybetmiş ve borsa %66 civarında değer kaybetmiştir. Bu durumu düzeltmek için ciddi miktarda bir dış yardım veya kredi alınması gerekiyordu. Ve bu ayın sonuna doğru aralarında IMF,ABD ve başka batılı ülkelerin de bulunduğu gelişmiş ülkelerden yaklaşık olarak 40 milyar dolar kaynak geldi. Ancak IMF verdiği kredileri bazı şartlara bağlamıştı. Buna göre Endonezya ekonomide devlet tekelini ortadan kaldıracak, özel sektöre devlet eli ile yapılan sübvansiyonlara engel olunacak, rüşvet ve kayırmacılık gibi gayr-i ahlaki durumların üzerine gidilecekti. Ayrıca bankacılık sektöründe kapsamlı bir reform yapılması elzem olarak görülmüştü. Bu reformlarla beraber mevcut bankaların 16’sı kapatılmış ve kapatılma tehlikesi olan bankalar da vardı. Buna bağlı olarak bankaların kredi vermesine de sınırlamalar getirilmiş ve daha bir çok sert uygulamaya başvurulmuştu. Yani bankacılık sistemine adeta bir ince ayarçekilmişti dersek pek de yanlış bir söylem olmaz.

Güney Kore: Diğer ülkelerden farklı olarak, Güney Kore krize en çok direnen ve krize en geç yakalanan ülkedir. Krizin ortasına doğru Kore ekonomisi büyük bir hasar görmüştü. Yabancı döviz rezervleri yaklaşık olarak %72 oranında azalmış, yerel para Amerikan doları karşısında %47 civarında değer kaybetmiş ve Seul borsasındaki menkul kıymetlerin %65’ten fazlası erimiştir. Diğer bir yandan Güney Kore bankaları da tam anlamı ile bir kaos içerisinde idi ve krizden önce inanılmaz derecede yabancı fon çekmişler, ve bu kaynakların çoğu da kısa vadeli olarak alınmıştır. Güney Kore bankalarına verilen kredilerin çoğu hükümet garantisi altına alınmış olup krizin etkisi ile bu fonlar olası kayıplara karşısında dışarı akmaya başlamıştır ve bu da ülkenin rezervlerinin erimesine yol açmıştır. Bankaların zor durumda kalması diğer şirketlerin de iflasını beraberinde getirmiştir. Ülkenin en büyük 11 bankası 33 milyar dolardan fazla borç yüküne sahipti ve tüm bu olumsuz durumlar Kore’yi çareyi IMF’de bulmaya itmiştir. Ve nihayet IMF, Dünya bankası, Asya bankası, Japonya ve diğer batılı devletlerin etkisi ile yüksek miktarda kredi alınmıştır. Ancak diğer ülkelerde olduğu gibi IMF bu ülke ekonomisini de zor şartlar altında bırakacak önlemler almasını istemiştir. Bu önlemlerin en göze çarpanı ise bankacılık sisteminde toptan birtemizlik operasyonunun yapılmak istenmesiydi. Ve kapsamlı bir reform hareketi ile sistemin tekrar düzene sokulması isteniyordu. Her nedense dış yardımlar ve alınan krediler 1998’den önce sisteme entegre edilmedi ve Kore ekonomisi bir yıl boyunca elinde yeterli miktarda döviz bulunduğu halde kötüye gitmeye devam etti, borsa erimeye yüz tutmuş, döviz kuru almış başını gidiyordu. Artan işsizlik ise bir diğer sorun idi. 1998’den fonların aktif bir hale getirilmesi ile krizin etkisi hafiflemeye başladıysa da ülke ekonomisinin kendini toparlaması uzun bir zaman aldı.

Krizden az etkilenen ülkeler

Singapur: Her ne kadar bu ülke krizin tam ortasında yer almadıysa da krizden payını almıştır. 1997’de %7.8 olan yıllık ekonomik büyümesi 1998’de sert bir şekilde düşerek %1.5 ‘e inmiştir. Peki Singapur krizin ortasında yer almadığı halde neden krizden bu kadar etkilenmişti. Bunu şöyle açıklayabiliriz: Birincisi; Asya ülkelerinin gelirlerinin göreceli olarak düşmesi ve bunun Singapur mallarına olan talepte bir düşüşe neden olması ve ikincisi de; Singapur para biriminin dolar karşısında göreceli olarak değer kazanmasıdır. Bu da beraberinde ihracatta düşüşe ve dövizin yurt dışına kaçışını getirmiştir. Ayrıca işçi ücretlerinde 1993 yılında itibaren yaklaşık olarak %70 civarında artması bu etkinin şiddetini daha da artırmıştır.

Çin :Diğer ülkelerden farklı olarak Çin kaynaklar bakımından dışarıya bağımlı olmayıp, büyük reservlere sahip bir ülke konumunda olduğundan ve parasının konvertibil olmaması (para piyasasında fazla akışkan olmaması) krizden fazla etkilenmemesine yol açmıştır. Ayrıca iç talepteki fazlalık da ekonominin durma noktasına gelmesini engellemiş ve çarkların dönmesini sağlamıştır. Ancak her ne kadar Çin ekonomik manada ağır bir darbe almasa da sonraki dönemler için yatırımcıların ilgisini çekmeyi kaybetmiştir. Bu da Çin’in uzun vadeli ekonomik büyümesinin yavaşlamasını tetiklemiştir.

Japonya: Japonya geçmişte ve bugün de ticaret bakımından dışa açık bir ülke olup diğer ülkeler ile arasında sermaye akışını sürekli sürdürmüş ve parası bu sermaye hareketlerinden dolayı diğer Asya ülkelerinin paralarına göre daha da konvertibildir(akışkan).Büyümesinin Asya ülkelerine olan bağımlılığı nedeniyle Japonya Asya’ya, Asya da Japonya’ya bağlıdır. Ayrıca diğer ülkelere yaptığı ekonomik yardımlar ve verdiği krediler onun daha da dışa açık olmasına neden olmuştur. Kriz başladıktan sonra Japonya hemen krize girmemiş ama krizin etkileri daha sonra hissedilmeye başlanmıştır. Aslında kriz dönemindeki hikaye neredeyse tüm ülkeler için aynıydı. Sadece rakamlar farklı oluyordu. Yani krizin ortalarına doğru Japonya’da da bazı şirketler kapanmaya başlamış, işsizlik artmış ve yatırımlar düşmeye başlamıştır.

IMF’nin bölge ekonomilerine müdahalesi ve tavsiyeleri

Krizdeki ülkeleri kurtarmak ve bölge ülkelerine bir nefes aldırmak amacı ile yola çıkan IMF ve batılı kurumlar krizin sebebinin bizzat bu ülkelerin yaptıkları temel hatalar olduğunu ileri sürmüşlerdir. IMF bu ülkelere kredi vermeyi kabul etmiş ama bunu bir dizi şarta bağlamıştır. Atılacak adımlar ancak bu şartlara uyulması halinde uygulamaya konulacaktı. Ve Asya ülkeleri de kendilerini bir an önce krizin pençelerinden kurtarmak amacı ile bu şartları kabul etmişlerdir. Buna göre;

Finans Sektöründe  toplu bir iyileştirme yapılacaktı. Bu doğrultuda; aşırı borç verme uygulamasına son verilecekti ve kamunun bankalardaki hisseleri düşürülecekti ve devletin bu bankalar üzerindeki kontrolü azaltılacaktı. Kısa vadeli borç alımı azaltılacaktı ve devletin aşırı borç verme için taahhüt vermesinin önüne geçilmesi de kararlaştırıldı. Böylece finansal sistem ayakta kalabilecek ve buna benzer krizlerin ortaya çıkmasının önüne geçilecekti.

Sermaye giriş ve çıkışı kontrol altına alınması kararlaştırıldı ve yüksek sermaye hareketlerinin neden olduğu volatilite böylece minimum düzeye indirgenecekti. Çünkü yüksek miktarda sermaye girişi ülke ekonomisi iyi sonuçlar doğururken bu sermayenin dışarı akması da beraberinde büyük risk getirmiştir. Özellikle yüksek miktarda dövizle borçlanan şirketler batmaya başlıyor ve işsizlik de aniden fırlamaya başlıyordu. Bu gibi sonuçlar da mikro anlamda krizin habercileri olmuşlardır.

Dalgalı kur rejimine geçilmesi kararlaştırıldı çünkü sabit kur rejimi özellikle küçük ekonomilerde merkez bankalarının döviz rezervlerinin erimesine yol açmakta ve bu ülkelerin para politikalarını nihai olarak etkisiz bırakmaktadır. Bunlar da beraberinde krizi mali getirmişlerdir.

Serbest piyasa ekonomisinden uzaklaşılması beraberinde riskler de getirmektedir. Çünkü ekonomi devletin tekeline geçtiği zaman verimli bir şekilde işlememeye başlamakta ve ayrıca ekonomik kutuplaşma ve yolsuzluğu da beraberinde getirmektedir. Bu nedenle devletin ekonomi üzerindeki hegemonyası kaldırılmaya çalışılmıştır.

Krizden alınabilecek dersler

Piyasa ekonomisinin şartları yerine getirilmediği zaman ekonomide rekabet düşecek, ekonomi verimsiz bir şekilde işlemeye başlayacaktır. Ayrıca aşırı devlet müdahalesinin olduğu ekonomilerde şirketler piyasadan yararlanma bakımından aynı olanaklara sahip olmaktan uzaklaşırlar. Ve devletin kendi politik çıkarlarına yakın gördüğü şirketlere pozitif ayrımcılık yapması diğer şirketlerin bu yarışta geride kalmasına neden olmakta ve verimsiz bir iktisadi düzenin ortaya çıkmasını tetiklemiştir. Ayrıca ülkeler ekonomik büyümelerini kısa vadeli fonların yerine orta vadeli fonlar veya uzun vadeli fonlar ile sağlamak durumundadırlar. Kısa vadeli fonlarla ekonomik büyümenin gerçekleştirilemediği bu krizde ortaya çıkmıştır. Bir diğer yandan ekonomik krizin temel etkenlerinden biri de bankacılık sistemidir. Çünkü bankacılık sistemi diğer şirketlerin damarlarından birini oluşturur ve bunda meydana gelecek bir sıkıntı diğer tüm sektörleri de önemli bir şekilde etkiler. Ve son olarak globalleşme sonucunda artık bir ülkede çıkan krizin diğer ülkeler için de krizin habercisi olabileceğini göstermiştir. Çünkü birbirine kenetlenmiş bir ekonomik sistemin varlığından dolayı bir ekonomik krizin bir ülkeden ibaret kalması imkan dahilinde değildir.

Krize giren Asya Ülkeleri Para birimlerini devalüe ettikleri için kendilerine bir manada  avantaj sağlamışlardır. Bu ülkeler eskiden daha pahalıya sattıkları malları şimdi daha ucuza satma için uğraş vermekteydiler. Bu da Asya ülkeleri ile benzer mallar ihraç eden ülkeler için bir dezavantajdır. Türkiye de Asya ülkeleri ile benzer mallar ihraç etmekteydi. Ancak bu ülkelerdeki firmalar ekonomik açıdan zor durumda olduklarından yeni üretimlere yönelememekteydiler. Dolayısıyla rekabet içine girdiğimiz pazarlarda Asya ülkelerinin sözü ellerindeki stokları tüketene kadar geçerli olmuştu.

Asya Krizi’nin sadece ülkemiz açısından değil tüm gelişmekte olan ülkeler açısından ortaya çıkardığı bir sonuç da yabancı sermaye ile ilgilidir. Kriz patlak verdikten sonra önce bölgesel olarak düşünülen krizin Hong-Kong ve Rusya’yı kapsayarak global bir hale dönüşmesinden sonra yabancı sermaye artık güvenli limanlara (ABD gibi) yönelmiştir. Kriz dinginleşmeden de gelişmekte olan ülkelere yönelmesi söz konusu değildi. Zaten uluslararası finans kurumunun yaptığı çalışmada 1998 yılında gelişmekte olan ülkelere yönelik net özel sermaye akımının düştüğü görülmektedir.  Asya Krizi’nde bankacılık sektörünün önemli bir rol oynaması dikkatleri bankacılık sektörüne yöneltmiştir. Ve bu da Türkiye’nin bankacılık  sektörünü kontrol altına almasını sağlamak için bir dizi adım atmaya itmiştir.

Kaynak: TCMB

 Krugman,Paul.”Bunalım ekonomisinin geri dönüşü”.İstanbul literatür yayınları.2001

 Joseph stiglitz ve Jeffry Sachs

 Frederich Mishkin

 Krugman,Paul.”Bunalım ekonomisinin geri dönüşü”.İstanbul literatür yayınları.2001

 Tayland para birimi

 Yüzbaşıoğulları,Ahmet.”Asya ekonomik krizi,sebebi ve sonuçları”

 Endonezya para birimi

 GOLDSTEIN, 1999

Kaynak: muhsinciftci.wordpress.com


Ekleyen:Ümit SERT
Kaynak:(Alıntıdır)
Aradığınız Dokümanı Bulamadıysanız, Farklı Araştırmalar Yapmak İstiyorsanız Site İçi Arama Yapabilirsiniz!

Ödev ve Araştırmalarınız için www.arsivbelge.com Sitesinde Kaynak Arayın:

Ödev ve Araştırmalarınız için Arama Yapın:
     Benzer Dokümanları İnceleyin
1929 Dünya Ekonomik Krizi(5400)

Orta Asyada Ekonomik Entegrasyon Düşüncesinin Temelleri(5397)

Orta Asya Türk Tarihi(5396)

Kırık Kalp Sendromu Nedir? Sebepleri, Belirtileri, Teşhis ve Tedavisi(5367)

          Tanıtım Yazıları
      
Türkçe İtalyanca ve Almanca Cümle Çevirisi İçin Birimçevir Sitesi

Esenyurt, Beylikdüzü ve Kartal Bölgelerinde Satılık Daire İlanları

Belge Çevirisi

Siz de Tanıtım Yazısı Yayınlamak İçin Tıklayın

Diğer Dökümanlarımızı görmek için: www.arsivbelge.com tıklayın.          

Siz de Yorum Yapmak İstiyorsanız Sayfanın Altındaki Formu Kullanarak Yorum Yazabilirsiniz!

Yorum Yaz          
Öncelikle Yandaki İşlemin Sonucunu Yazın: İşlemin Sonucunu Kutucuğa Yazınız!
Ad Soyad:
          
Yorumunuz site yönetimi tarafından onaylandıktan sonra yayınlanacaktır!